Ümraniye’de ölen eşinin yakınları iki çocuk annesini evden çıkarmak için kapısına dayanıp, tehdit etti

Umraniyede olen esinin yakinlari iki cocuk annesini evden cikarmak icin Umraniyede olen esinin yakinlari iki cocuk annesini evden cikarmak icin

Umraniyede olen esinin yakinlari iki cocuk annesini evden cikarmak icin

ÜMRANİYE’de yaşayan Seher Bulut (31), eşi Murat Bulut’u mide kanseri nedeniyle 2 yıl önce kaybetti. İddiaya göre, evlenirken kayınpederi tarafından verilen evde iki çocuğuyla yaşayan Bulut, eşi öldükten sonra evden çıkması için baskı ve tehditlere maruz kaldı. Bulut, “Kayınpederim hepimiz evlenirken bize ev verdi. Ben yaşarken size tapuyu vermem, ben ne zaman ölürsem devlet zaten üçe bölecek o zaman herkes hakkını alır’ dedi. Biz de buna hiçbir zaman karşı çıkıp tapu istemedik. Bu evde oturmaya ihtiyacım var. Tek başına iki tane çocuğa bakıyorum. Kaynanam bana dava açmış. Benden 100 bin lira tazminat isteniyor” dedi. Bulut eşinin yakınlarının kapıya gelerek tehdit ettikleri anları cep telefonu kamerasıyla kaydedip, şikayetçi oldu.

Ümraniye’de yaşayan Seher Bulut, 31 Mayıs 2023’te mide kanseri nedeniyle eşi Murat Bulut’u kaybetti. Seher Bulut, eşi vefat ettikten sonra evlenirken kayınpederinin verdiği evde, 4 ve 5 yaşındaki kızları ile yaşamaya devam etti. İddiaya göre, bir süre sonra kayınpederi ve yakınları, Seher Bulut ile çocuklarının evden çıkması için baskı yaparak tehdit etmeye başladı. Daha sonra evi tahliye etmesi için kaynanası tarafından dava açıldı. İki çocuğu ile kalan Seher Bulut, sesini duyurmak için sosyal medyadan çağrıda bulundu. Çocuklarıyla birlikte can güvenliğinden endişe duyduğunu dile getirdi. Seher Bulut hukuk mücadelesi başlattıktan sonra eşinin yakınları kapıya dayandı, tehdit etti. O anlar cep telefonu kamerasıyla kaydedildi.

‘HASTANEDEYKEN SÜREKLİ EŞİMDEN VEKALET ALMAYA ÇALIŞTILAR’

Seher Bulut, “31 Mayıs 2023 tarihinde eşimi kanser hastalığından kaybettik. Bu süreçte ailesinin tavırları bize karşı değişti. Ölümü gerçekleşmeden önce sürekli eşimin hastane odasına gelip ‘Ağabey bize vekalet ver, seni başka yere götüreceğiz, başka hastaneye taşıyacağız’ diye bu süreci başlattılar. Doktorla konuştuğumuzda, doktor bize, ‘Herhangi bir çaresinin olmadığını, bir hastane değişikliğinin gerekli olmadığını’ söyledi. Eşim o yüzden kendisine vekalet vermedi. Bu süreçte sürekli bana karşı saldırgan tavırları devam etti. Sürekli ben bu insanların saldırılarına maruz kaldım. En son evimde kayınım tarafından saldırıya uğradım. Kendi akrabaları da buradaydı, kadın korkudan baygınlık geçirdi. Bu süre hastane süreçlerimiz, acılı bir süreçte olduğumuz için benim şikayetçi olma gibi düşüncem olmadı” dedi.

‘EŞİM ÖLDÜĞÜ GÜN SALDIRIYA UĞRADIM’

Eşi öldükten sonraki süreci anlatan Bulut, “Eşimin ölümünün gerçekleştiği gün kaynım, kayınpederim ve kaynanam tarafından saldırıya uğradım hastanede, ölümüne ben sebep olmuşum gibi. Hiçbir zaman beni ne cenazeye kattılar hep ben ayrı durdum, onlar ayrı. İki tane küçük kızım var. Biri 4 yaşında biri 5 yaşında, onları bile evlerine almamaya başladılar. Eşimden kalan bir araba vardı, ben o arabayı değiştirdim çünkü kızım kapının önünde görünce ‘Bak babam gelmiş’ bu arabayı babasının bildiği için sürekli böyle yapıyordu. Ben de bu psikolojik baskıyla arabayı değiştirdim. Ondan sonra ‘Sen arabayı nasıl sattın, kime sattın’ şeklinde baskılar yapmaya başladılar. İlaç kullanmaya başladım çünkü psikolojim çok etkilendi. Hem eşimi kaybettim hem çocuklarım babasız kaldı. Hem de ailesinden böyle tepkiler görünce. Sürekli kapım çalınıyor” diye konuştu.

‘İKİ ÇOCUK BÜYÜTÜYORUM, BU EVE İHTİYACIM VAR’

Seher Bulut, “UYAP’tan bir mesaj geldi. Tahliye mahkemesiyle alakalı arabulucu beni aradı. Konuyu anlattı. Ben, oturduğum evde kiracı olmadığımı söyledim. Kayınpederim hepimiz evlenirken bize ev verdi. Ben yaşarken size tapuyu vermem, ben ne zaman ölürsem devlet zaten üçe bölecek o zaman herkes hakkını alır. Biz de buna hiçbir zaman karşı çıkıp tapu istemedik. Ben eşimin ölümünden sonra bana herhangi bir çık demedikleri için bu evde oturmaya devam ettim. Sadece bana karşı psikolojik baskıları, tehditleri oluyordu. Kaynanam ve kayınpederim İstanbul’da olmadığı için kayınlarımın yaptıklarını çok ciddiye almıyordum. İhtiyacım var benim bu evde oturmaya, tek başına iki tane çocuğa bakıyorum, büyütmeye çalışıyorum” şeklinde konuştu.

‘TEHDİTLER DEVAM ETTİ; SANA DA KARDEŞ ACISI YAŞATACAĞIM’

Evden çıkması için tahliye davası açıldığını belirten Bulut, “Mahkeme kağıdı geldi bana. Kaynanamın bana açmış olduğu bir dava. Benden 100 bin lira tazminat parası isteniyor. Ben bu evde kiracıymışım. Defalarca beni telefonla aramış benden rica etmiş, ben hiçbir şekilde buradan çıkmam demişim. Arabulucuya konuyu anlattım, uzlaşmayacağımı söyledim, hakkımı arayacağımı söyledim. Dosya arabuluculuktan normal mahkemeye çevrildi. Mal sahibi kaynanam olmadığı halde kaynanam bana dava açıyor. İş resmiyete dökülünce bu sefer kayınpederim tarafından bana dava açılıyor. Hiçbir şekilde eşimin ölümünden sonra arayıp ‘Kızım çık, biz geleceğiz’ demediler. Bunların hepsi telefon kayıtlarında mevcuttur. Daha sonra sokakta, yolda bana karşı yaptığı tehditler devam etti; ‘Sana da kardeş acısı yaşatacağım.’ Sanki oğullarının ölümünden beni sorumlu tutuyorlar. Mide kanserinden vefat etti. Burada herhangi benim bir suçum yok. Sürekli ‘Kız kardeşinin okulunu biliyorum, takip edeceğim’ tehditlerine maruz kalıyorum. En son bir video çekmek zorunda kaldım ve sesimi sosyal medyada duyurmak zorunda kaldım” ifadelerini kullandı.

KARŞI DAVA AÇTI, SALDIRIYA UĞRADI

Seher Bulut, “O gün saldırmasının sebebi de benim onlara karşı dava açmış olmam, ben nasıl karşı dava açarım, nasıl hakkımı ararım diye. Tek başıma iki tane kız çocuğu büyütüyorum. Bunun sorumluluğu çok büyük. Bende isterim benim çocuklarım bayramda el öpecek amcaları olsun, nineleri olsun, dedeleri olsun. Ama hiçbir şekilde benim çocuklarıma sahip çıkılmadı.

En son 20 Mart 2025 tarihinde gece saatlerinde çocuğumu uyutmaya çalışırken tekrardan kapım çalındı. Şiddetli çalınca kendilerinin olduğunu anladım. Annemle beraber kapıya yöneldim. Uzun bir süre kapıyı açmamak için uğraştık. Yine hakaretler, ‘Sen bize nasıl karşı dava açarsın, çık git buradan, kardeşini öldüreceğim’ gibi cümleler kullanıp kapımı tekmeleyeme başladı. Çocuklarım korkunca bir an önce dursun diye kapıyı açmak zorunda kaldım. Kapıyı açar açmaz saldırıya devam etti. Bizi karakola götürdüler, karakolda ifadelerimiz alındı. Aynı binada oturduğumuzu belirttim ve can güvenliğimin olmadığını söylememe rağmen bana karakol uzaklaştırma verilmeyeceğini söylediler. Korku ve endişe içinde yaşamaya çalışıyoruz. Bu süreçte çocuklarımın psikolojileri çok kötü etkilendiler. Sesimin duyulmasını, bana bir koruma kararının bir uzaklaştırma kararının çıkmasını talep ediyorum” şeklinde konuştu.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel