“Toprağımızı Vermiyoruz” Mitingi… Kesk, Tmmob, Ttb, Kızıl Parti, Sol Parti, Yeşil Sol Parti ve Emep Temsilcileri Mitingde Konuştu

(MUĞLA) – Toprağımızı Vermiyoruz Platformu tarafından düzenlenen ve muhalefet siyasi partileri tarafından da desteklenen “Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz, Toprağımızı Vermiyoruz” mitingi öncesinde meslek odaları ve muhalefet partilerin temsilcileri konuştu. Konuşmacılardan TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Arif Balkanay, “İktidarın gözü sadece parayı görüyor. Her bir karış toprağımızı madenlere peşkeş çekmek istiyorlar. Bilmiyorlar ki memleketin sahipleri var, biz varız” dedi.

Türkiye’nin 30 ilinden gelen köylülerin oluşturduğu Toprağımızı Vermiyoruz Platformu, zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını da öngören yasayı protesto etmek için Muğla’nın Menteşe ilçesinde “Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz, Toprağımızı Vermiyoruz” mitingi düzenledi.

Mitingde konuşan KESK Eş Başkanı Ayfer Koçak, doğa talanının emekçiler için daha kötü yaşam ve çalışma koşulu anlamına geldiğini belirterek, şunları söyledi:

“Yaşam mücadelesini yürütmek tercih değil, mecburiyet. Biz biliyoruz ki doğamızı katlettiklerinde suyumuzu, toprağımızı kirlettiklerinde biz yoksul emekçilere daha kötü şartlarda çalışma ve kıtlık dayatılacaktır. Bu zihniyet, köylerimizde ve ormanlarımızda toprağımızı, suyumuzu kirletecek olanlar çocuklarımıza bir bardak suyu çok gördüler. Çıkardıkları yasalarla o suları kirletmekten imtina etmiyorlar. Biz buna izin vermemek için buradayız. Havamızı, suyumuzu, toprağımızı korumak için buradayız. Ormanlarımıza saldıranlar bizim emeğimize ve geleceğimize saldırıyorlar. Doğaya yönelik saldırı sadece orada yaşayana değil, hepimize yönelik saldırıdır. Biz biliriz ki bir ülkede antidemokratik uygulamalar çoğalıyorsa, doğaya savaş açılıyorsa bilin ki o ülkede sömürü düzeni güçleniyor ve iktidarlar otoriterleşiyor. Buna izin vermeyeceğiz.”

Balkanay: “Siyasi iktidarın son kullanım tarihi çoktan bitti”

TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi Arif Balkanay da konuşmasında doğanın sermaye için “rant” merkezi haline getirildiğini ifade ederek şunları söyledi:

“Bugün biz konuşmazsak ormanlarımızı bitirecekler, dağlarımızı un ufak edecekler, zeytinlerimizi sökecekler, tarım alanlarımızı yok edecekler. Konuşmazsak şu güzelim ülkemizin her metrekaresini dostlarına, sermayeye peşkeş çekecekler. Ülke varlıklarımızın yağmalanmasına, geleceğimizin karartılmasına asla izin vermeyeceğiz. Siyasi iktidarın son kullanım tarihi çoktan bitti. Bu nedenle bütün tuşlara aynı anda basıyorlar. Rant bağımlısı olmuş siyasi iktidar bağımlıları durmuyor. Doğal varlıklarımız, zenginliklerimiz hedef haline geldi. Onlar doğamıza verilecek zararı görmüyorlar. Onlar sadece madenleri, tesisleri ve elde edecekleri karı görüyorlar, nakde dönüştürmeye çalışıyorlar. O yüzden ülkemizin her yanı maden sahasına ve şantiye alanına dönüştü. Bugün yürütülen madencilik, sömürge madenciliğidir. Biz bu anlayışa isyan ediyoruz. Topraklarımızı, zeytinliklerimizi ve geleceğimizi işgal etmelerine dur diyoruz. İktidarın gözü sadece parayı görüyor. Her bir karış toprağımızı madenlere peşkeş çekmek istiyorlar. Bilmiyorlar ki memleketin sahipleri var. Biz varız.”

Azap: “Sağlıklı bir toplum için sağlıklı bir çevre gerekir”

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof Dr. Alpay Azap, doğa sağlığının insan sağlığı anlamına geldiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:

“Bugün bir miting yapmıyoruz. Burada toprağımıza ve ağacımıza değil, sağlığımıza ve geleceğimize de sahip çıkıyoruz. Bu ülke sahipsiz değil. Ağaç, orman, doğa, sadece insanı mutlu eden güzellikler değil, aynı zamanda yaşam kaynağıdır. O yüzden geleceğimizdir. Biz doğaya sahip çıkarken yaşam hakkımıza sahip çıkıyoruz. Yaşam halkını ihlal eden hiçbir yasa, sağlığımızdan ve bizden önemli değildir. Bu yasa hükümsüzdür. Bu ülkenin yüzde 92’si kirli hava soluyor. Kirli hava her yıl 50 bin insanımızın erken ölmesine neden oluyor. ‘İnsanlar bu kadar açken doğayla uğraşıyorsunuz, biz bu madenleri çıkarmazsak insanlar nasıl geçinecek?’ diyorlar. Biz de soruyoruz; bu madenleri çıkarırken insan hayatını tehdit etmek, doğayı katletmek mi gerekir. Sağlıklı bir toplum için sağlıklı bir çevre gerekir. Bizler her zaman halkımızın sağlığını savunduk ve savunmaya devam edeceğiz.”

Köksal: “Bizi açlık ve susuzluğa maruz bırakan düzenin adı kapitalizmdir”

Kızıl Parti Eş Genel Başkanı Candan Polat Köksal, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Bugün Muğla’nın köylerinde çeşmelerinden su akmazken termik santrallerin soğutulması için tonlarca su harcanıyor. Geleceğimiz rant uğruna işgal ediliyor. Köylerimizi, topraklarımızı elimizden alacaklar ve patronlara peşkeş çekecekler. İktidara sesleniyoruz. Artık bu memleketin yakasından düşün. Bir grup para babasının zenginliklerine zenginlik katılması için yaşam hakkımızın gasbedilmesine karşı duruyoruz. Memleketi koca bir maden ocağı haline getiriyorlar. O madenlerde işçi kardeşlerimize diri diri mezar kazıyorlar. Buna karşı çıkanların karşısına da devletin polisini, jandarmasını çıkarıyorlar. Bu aynı zamanda yabancı şirketlerin de derdi. Yabancı şirketler topraklarımıza rant gözüyle bakıyorlar. Ama bu topraklar bizim geleceğimiz. Altın çıkarmak için topraklarımızı talan eden sermaye düzeni yeşil dönüşüm masalını uyduruyor. Biz bu masalları dinlemiyoruz. Bizi açlık ve susuzluğa maruz bırakan düzenin adı kapitalizmdir, rant düzenidir. Bu düzen köylüye ve işçiye karşıdır. Biz buna karşı duruyoruz. Bu mücadele sadece Muğla’nın değil, tüm halkımızın mücadelesidir. Bu topraklar, su, yaşam bizim. Çocuklarımıza bırakacağımız tek miras, onurlu bir gelecek ve temiz bir doğa. Bu saatten sonra susmak yok. Direniş var, dayanışma var, geleceğe sahip çıkmak var.”

Başer: “Bu ülke halkımın emperyalistlere tahammülü yoktur”

Sol Parti Parti Sözcüsü İlknur Başer, ABD ile imzalanan enerji anlaşmasına tepki göstererek, şöyle konuştu:

“Dünyada devletten en çok ihale alan 10 şirketten 5’i Türkiye’de. Bu 5 şirketin içinde maden yasasını uğurlarına çıkarttıkları LİMAK var. Topraklarımızı, doğamızı katlederek servet transferlerini bir avuç sermayeye ve sömürücüye akıtıyorlar. Bu ülkenin vatandaşını yoksullaştırarak açlığa ve yoksulluğa, doğanın canlılarını da ölüme terk ediyorlar. Buna izin vermeyeceğiz. Meclis ABD emperyalizminin, şirketlerin, kadın, çocuk ve doğa düşmanlarının ve iktidarın geleceğini uzatmak için bir yasa makinesine dönmüş durumda. Halkın yasaları Meclisten geçmiyor. Tek adam rejimi bu iktidardan uzaklaşmadan bu ülkenin başından gitmeden ne doğaya ne bize ne de doğadaki canlılara nefes almak yok. O yüzden mücadelemiz, birleşik mücadelesiyle tek adam rejimini tarihin çöplüğüne göndermek. Trump’ın yanına giden ve meşruiyet isteyen tek adam rejimi enerji ve nükleer enerji anlaşması yapmış. Bu toprakları, halkı satacağız demişler. Bu ülke halkının emperyalistlere tahammülü yoktur. Bu iktidarı ve emperyalistleri bu ülkeden kovacağız.”

Sönmez: “Sabıkalı iktidarla karşı karşıyayız”

Yeşil Sol Parti adına konuşan Naci Sönmez ise “Bugün yaşadığımız bütün krizler enerji kaynakları, yeni maden sahaları üzerinden uluslararası sermaye yeni rejimler inşa etmeye çalışıyor. Biz burada bu paylaşım savaşının sonuçlarına itiraz ediyoruz. Bunu sadece Muğla’da 5-10 zeytin ağacına yapılmış bir saldırı olarak görmeyin. Bunu 1-2 köye yapılmış saldırı olarak görmeyin. Tüm halklarımıza bir düşmanlık saldırısıdır. Bu emperyalizmin, kapitalizmin bu bölgede yeniden kendisini inşa etme saldırısıdır. Dolayısıyla bugünkü siyasal iktidar özellikle bir ekokırım sabıkasına sahiptir. Sabıkalı bir iktidarla karşı karşıyayız. O yüzden göndermek zorundayız. Bu iktidar döneminde, AKP iktidara geldikten bu yana Maden Kanunu 27 kez, Çevre Kanunu 16 kez, Orman Kanunu 36 kez değiştirildi. Ciddi bir sabıkaya ve sicile sahip bir iktidarla karşı karşıyayız. Topyekun bir saldırıya karşı karşıyayız. Bunun karşısında topyekun bir mücadeleyle, birleşik bir mücadeleyle hareket edebiliriz. Bugün bu yeni sömürgecilik, bir stratejik yönelimi ifade etmektedir. Biz de yeni bir strateji kurmalıyız” diye konuştu.

Aslan: “Bu saray düzenine son vereceğiz”

EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan da mitingde şunları kaydetti:

“AKP yönetimi, saray rejimi Türkiye’de en fazla özelleştirmeleri ve yağmayı yapan iktidardır. Tarihe de öyle geçecek. Milyonlarca işçiyi açlık sınırının altında bırakan bu saray rejimini hep birlikte gönderecek miyiz? Derelerimizi, topraklarımızı, suyumuzu, havamızı emperyalist tekellere, şirketlere peşkeş çeken bu saray yönetimine son verecek miyiz? Milyonlarca emekliyi açlık sınırının altında bir ücretle açlığa, yoksulluğa mahkum eden bu saray düzenine son verecek miyiz? Türkiye’nin topraklarını uluslararası tekellere peşkeş çeken, Trump’a peşkeş çeken, Filistin halkını o masada pazarlık yapıp satan bu sarayı düzenine son verecek miyiz? Bu baskı ve sömürü politikalarından, bu zulüm düzeninden tıpkı burada birlikte olan siyasi partilerle, sendikalarla, çevre örgütlerinin ortak mücadelesiyle kurtulabiliriz. Buradan iktidara sesleniyoruz: O çıkardığınız maden yasasını iptal edin. Bütün maden sahalarını kapatarak orada o köylülerin, üreticilerin kendi topraklarında ekmesine, biçmesine ve ürün yetiştirmesine müsaade edin. Zeytinlik alanlarının yağmalanmasına, ağaçlarımızın sökülmesine son verin. Bu iktidar kadına düşman, çocuğa düşman, eğitimciye düşman, sağlıkçıya düşman, belediye başkanlarına düşman. Düşünen insana düşman. O yüzden diyoruz ki hep birlikte bu saray düzenine son vereceğiz.”