(İSTANBUL) TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu 19 Eylül 1979 iş bırakma eylemini 46’ıncı yılında Kadıköy İskelesi Meydanı’nda, Haydarpaşa Garı önünde anarak, “Bilime ve tekniğe aykırı olarak çıkarılan yasalar ve yapılan mevzuat değişiklikleri nedeniyle halkın nitelikli ve güvenilir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmeti alması engellenmektedir. Bu durumun toplumumuza maliyeti daha büyük felaketler, daha güvensiz bir hayat ve her alanda geri kalmışlık olmaktadır. Benzer şekilde kamuoyuna ‘sahte diploma’ olarak yansıyan skandallar da ortak geleceğimize büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Mesleklerimizin onurunu, kamu güvenliğini ve halkımızın geleceğini korumak, birliğimizin temel varlık nedenidir. TMMOB, geçmişten bu yana bu tür sahtecilik girişimlerine karşı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Ancak Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından verilen denklik belgelerindeki hatalar ve meslek odalarının denetim yetkilerinin kısıtlanması gibi yapısal sorunlar, bu sahteciliğin kolayca yayılmasına zemin hazırlamıştır.” dedi.
Türkiye Mühendis, Mimar ve Şehir Planlamacıları Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, Haydarpaşa Dayanışması ile birlikte 19 Eylül 1979 İş Bırakma Eylemi’ni Kadıköy İskelesi Meydanı’nda bulunan ve 2014’ten bu yana geçici olarak kapatılan Haydapaşa Garı önünde andı. Kurul adına açıklama yapan TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Aydan Adanır Usta ise şu şekilde konuştu:
“19 Eylül’ün mirasını yaşatmak için ilan ettiğimiz TMMOB Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Dayanışma Günümüz kutlu olsun! Bundan tam 46 yıl önce meslektaşlarımızın yaşadığı hak kayıplarını ve ücret adaletsizliklerini protesto etmek için TMMOB’nin çağrısıyla gerçekleştirilen eylemde maden ocaklarından enerji santrallerine, fabrikalardan şantiyelere, kamu kurumlarından limanlara kadar pek çok iş yerinde üretim durdurulmuştur. Bizler için 19 Eylül İş Bırakma Eylemi, ülkesi için düşünen, planlayan, üreten mühendis, mimar ve şehir plancılarının kendi öz güçlerinin farkına vardığı tarihtir. Nasıl ki 15-16 Haziran 1970 direnişi ülkemizdeki işçi sınıfının özgücünü dosta düşmana gösterdiyse, 19 Eylül 1979 İş Bırakma Eylemi de ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının toplumsal gücünü ve taleplerini görünür kılmıştır.
“Muhalif her türlü sesi baskı ve zor politikalarıyla susturmak isteyen tek adam rejimi altında emeğimiz değersizleşirken, özlük haklarımız da giderek budanmaktadır”
46 yıl sonra bugün, ne yazık ki emeğiyle geçinen toplumsal kesimler için durum hiç değişmemiştir. Ülkemizde her geçen gün derinleşmekte olan ekonomik kriz biz mühendis, mimar ve şehir plancıların da hayatını olumsuz etkilemektedir. Kamusal yatırımların ortadan kalkması, rant hırsının bilim ve tekniğin önüne geçmesi, sermayenin ihtiyaçlarının halkın ihtiyaçlarının önünde tutulması nedeniyle mesleğimiz sistematik olarak değersizleştirilmektedir. Muhalif her türlü sesi baskı ve zor politikalarıyla susturmak isteyen tek adam rejimi altında emeğimiz değersizleşirken, özlük haklarımız da giderek budanmaktadır. Gerek kamuda gerek özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini, planlama, projelendirme, uygulama ve denetleme işlerini yürüten tüm meslektaşlarımız krizden olumsuz biçimde etkilenmektedir. Meslektaşlarımız, ülkemizdeki kriz ortamının yarattığı pahalılık, geçim sıkıntısı ve borçlanma gibi ortak sorunlardan etkilendiği gibi, mesleğimize özgü sorunlarla da boğuşmak zorunda kalmaktadır.
“Kamuda çalışanlarımız siyasi baskı altında”
Kamuda çalışanlarımız siyasi baskı altında, düşük ücret, kadro sorunu, özlük haklarının ihlal edilmesi, düşük ek göstergeler gibi birçok sorun ile yüz yüzedir. Güvencesiz-sözleşmeli istihdam modellerine yönelme, atamalarda liyakatin ortadan kalkması gibi nedenlerle kamudaki teknik personelin iş yükü artarken, iş riski de giderek büyümektedir. Yandaş sendika konfederasyonlarıyla imzalanan enflasyona endeksli toplu sözleşmeler, şaibeli enflasyon rakamlarıyla birleşince kamu emekçilerinin her geçen gün daha da yoksullaşmasına neden olmaktadır. Özel sektörde çalışan meslektaşlarımızın tamamına yakını yatırımların durması, projelerin iptal edilmesi, reel sektörün tıkanması gibi sorunlardan etkilenmektedir. İşsizlik, esnek çalışma, güvencesizlik, sağlıksız çalışma koşulları ve reel ücret kaybı gibi sorunlar özel sektörde çalışan tüm meslektaşlarımızı tehdit etmektedir. Birliğimiz ile SGK arasındaki yapılan asgari ücret protokolünün SGK tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi, meslektaşlarımızın düşük ücretlerle sınırsız biçimde sömürülmesine zemin hazırlamıştır.
“Üzülerek görüyoruz ki hem yurttaşlarımızın can ve mal güvenliği hem ülkemizin geleceği ısrarla ticaret konusu yapılmaktadır”
Siyasal iktidarın karar ve uygulamaları, meslektaşlarımızı olduğu kadar meslek alanımızı ve mesleki faaliyetlerimizden faydalanan halkımızı da olumsuz etkilemektedir. Bilime ve tekniğe aykırı olarak çıkarılan yasalar ve yapılan mevzuat değişiklikleri nedeniyle halkın nitelikli ve güvenilir mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı hizmeti alması engellenmektedir. Bu durumun toplumumuza maliyeti daha büyük felaketler, daha güvensiz bir hayat ve her alanda geri kalmışlık olmaktadır. Benzer şekilde kamuoyuna ‘sahte diploma’ olarak yansıyan skandallar da ortak geleceğimize büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Üzülerek görüyoruz ki hem yurttaşlarımızın can ve mal güvenliği hem ülkemizin geleceği ısrarla ticaret konusu yapılmaktadır. Üretimin her alanında, eğitimden sağlığa, şehircilikten altyapıya kadar tüm kamusal hizmetlerin temelini dinamitleyen bu suç, telafisi mümkün olmayan felaketlere davetiye çıkarmaktadır.
“ Sahte diploma sahiplerinin isimleri derhal kamuoyuyla paylaşılmalıdır”
Mesleklerimizin onurunu, kamu güvenliğini ve halkımızın geleceğini korumak, Birliğimizin temel varlık nedenidir. TMMOB, geçmişten bu yana bu tür sahtecilik girişimlerine karşı kararlı bir mücadele yürütmüştür. Ancak Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından verilen denklik belgelerindeki hatalar ve meslek odalarının denetim yetkilerinin kısıtlanması gibi yapısal sorunlar, bu sahteciliğin kolayca yayılmasına zemin hazırlamıştır. Bu derin krizin aşılması ve toplumsal güvenin yeniden tesisi için, sahte diploma skandalıyla ilgili tüm soruşturmalar şeffaf bir şekilde yürütülmeli, bu sahtecilik ağının tüm yönleri aydınlatılmalı ve sorumlularının tamamı ile sahte diploma sahiplerinin isimleri derhal kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Meslek odalarının anayasal yetkileri üzerindeki engeller derhal kaldırılmalı, mesleki denetim yetkisi koşulsuz bir şekilde geri verilmelidir.”