TBMM Tarım Orman ve Köy İşleri Komisyonunda, Milli Parklar Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerine devam ediliyor.
Teklifin tümü üzerine söz alan CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, bu tür kanun teklifleri geldiğinde kaç göl kuruduğu, sulak alanların ve hayvanların ne durumda olduğunun irdelenmesi gerektiğini söyledi.
Yasa dışı avlanma ve orman yangınları sonrası değişen dokunun hayvanların yaşamına etkilerine de değinen Gürer, milli parkların yapılanmaya açılmadığı söylense de doğru kullanılmadığı örneklere rastlandığını ileri sürdü.
Gürer, “Bütünsel olarak baktığımız zaman milli parkların doğru korunmadığı bir süreçte bir de döner sermayeli bir yapıya evirilmesiyle ortaya çıkabilecek bu alanlardan-daha faydacı, daha kontrollü de olsa-farklı kullanım alanlarının ortaya çıkmasına yol açacağı anlaşılıyor.” ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Mersin Milletvekili Burhanettin Kocamaz, teklifle doğanın yok edilmek, kirletilmek ve katledilmek istendiğini iddia etti.
Telafisi mümkün olmayan yeni yeni yaralar açılmaması uyarısında bulunan Kocamaz, “Bu düzenleme, bu haliyle madencilik kanunundan sonra bu cennet vatanı cehenneme çevirecek olan en son halka olacaktır.” sözlerini sarf etti.
Yakın bir gelecekte Türkiye’nin yeşile ve doğaya hasret kalacağını ileri süren Kocamaz, ormanların her yıl yaşanan ve uzun süre söndürülemeyen yangınlar nedeniyle binlerce hektar azaldığını, bu nedenle milli parkların doğal halinin korunması gerektiğini dile getirdi.
Teklifle alan kılavuzu ve av ve doğa koruma memuru gibi yeni statülerin oluşturulmasının olumlu bir adım olduğunu kaydeden Kocamaz, “Bu kişilerin eğitimi, yetkinliği, sayısı ve donanımı gibi kritik konuların kanunla düzenlenmek yerine yönetmeliklere bırakılması da ayrı bir sıkıntı yaratacaktır.” diye konuştu.
Yeni Yol Partisi Antalya Milletvekili Şerafettin Kılıç, görüşülen kanun teklifinin kağıt üzerinde çevreyi koruma amacı taşıdığını savundu.
İçeriğine bakıldığında bu amacın idari etkinlik ve mali sürdürülebilirlik söylemleri altında gölgede kaldığını iddia eden Kılıç, teklifin, yasama denetimini zayıflatma riski taşıdığını söyledi.
Kılıç, “Teklif koruma değil, kullanma odaklı bir anlayışı temsil etmektedir. Hukuki güvenceleri zayıflatmakta, ekolojik sürdürülebilirliği tehlikeye atmakta, demokratik katılımı ortadan kaldırmaktadır. Bu haliyle teklif, yalnızca bir kanun değişikliği değil, doğaya bakışın ideolojik bir ifadesidir. Devlet, koruyucu elini geri çekmekte, doğayı sermayenin sessiz ortağı haline getirmektedir.” ifadelerini kullandı.
DEM Parti Ağrı Milletvekili Nejla Demir, teklifi yalnızca teknik bir düzenleme değil, “doğayı, emeği ve toplumsal yaşamı doğrudan ilgilendiren politik bir tercihin ürünü” olarak niteledi.
Orman, mera, zeytinlik, kıyılar ve sulak alanların birer kamusal değer değil, yatırım mekanı olarak tanımlandığını iddia eden Demir, teklifin doğa koruma yasalarının “ruhunu değiştirdiğini” savundu.
Koruma mantığının terk edilerek yerine işletme mantığının yerleştirildiğini ileri süren Demir, “Bu teklif, doğa koruma alanlarını turizm, enerji, haberleşme, petrol, doğalgaz ve termal su gibi yatırım alanlarına açmaktadır. Bu, doğrudan doğa tahribatını yasal hale getirmek demektir.” şeklinde konuştu.
“Koruma, ulusal çevre politikasının bir konusu haline getiriliyor”
AK Parti Amasya Milletvekili Hasan Çilez ise düzenlemenin “Türkiye’nin doğa koruma anlayışını çağın gereklerine uyarlayan köklü bir reformu” olduğunu söyledi.
Teklifin yalnızca kurum düzenini hedeflenmediğini, doğa, çevre ve kalkınma dengesinin güçlendirilmesini içerdiğini aktaran Çilez, “Koruma ile sürdürülebilir kullanım birlikte gözetilmektedir. Kamu yararı ve zaruret ilkesi burada korunmuştur. Elde edilen her gelir yeniden doğa için harcanmaktadır. Bakımı, onarımı, biyolojik çeşitlilik için yani her bir kuruş doğa için harcanacak. Kaynak yönetimi ilk kez bu kadar doğrudan doğa lehine yönlendirilmektedir.” açıklamasında bulundu.
Kaçak avcılıkla mücadelede yeni bir döneme girildiğini dile getiren Çilez, yalnızca cezalandırılan değil bilinçlendiren bir sistem kurulduğunu, doğa korumanın cezadan çok farkındalık temelli bir politika haline getirilmesini hedeflediklerini anlattı.
Kurumsal çatışmaların sona ermesini beklediklerini söyleyen Çilez, “Koruma artık yerel siyasetin değil ulusal çevre politikasının bir konusu haline getiriliyor.” dedi.
Konuşmaların ardından teklifin maddeleri üzerinde görüşmelere geçildi.