Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Burhan Özdemir, Orta Vadeli Program’ın ( Ovp ) makroekonomik göstergelerde istikrarı ve güveni artırmayı hedefleyerek iş dünyasına olumlu bir yatırım ve üretim ortamı sunmayı amaçladığını bildirdi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın açıkladığı 2026-2028 dönemini içeren OVP’ye ilişkin yazılı açıklama yapan Özdemir, programın Türkiye ekonomisinin gelecek üç yılına dair temel yol haritasını sunarken, iş dünyası açısından istikrar, sürdürülebilir büyüme ve yapısal dönüşüm başlıklarında kritik sinyaller verdiğini belirtti.
OVP’nin ülke ekonomisinin dengeli büyüme, fiyat istikrarı ve finansal disiplin ekseninde ilerleyeceğini ortaya koyduğunu kaydeden Özdemir, “Bu kapsamda program, belirsizliklerin azaltılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yapısal reformların hayata geçirilmesi anlamına geliyor. Başarının anahtarı, kamu ve özel sektör işbirliğiyle bu hedeflere yönelik kararlı ve uyumlu adımların atılmasında yatıyor. Program, makroekonomik göstergelerde istikrarı ve güveni artırmayı hedefleyerek iş dünyasına olumlu bir yatırım ve üretim ortamı sunmayı amaçlamaktadır.” değerlendirmesini yaptı.
Özdemir, 2026-2028 döneminde milli gelirin 1,9 trilyon dolara yaklaşması ve kişi başı gelirin 20 bin doları aşması hedefinin ülke ekonomisinin uzun vadeli potansiyeline işaret ettiğini vurgulayarak, bu gelişmenin satın alma gücünü artırarak iç talebin canlı kalmasını destekleyeceğini ifade etti.
OVP’nin 2,5 milyon yeni istihdam hedefiyle iş gücüne katılım ve esnek çalışma modellerini desteklediğini belirten Özdemir, programın büyüme ve istihdam hedeflerinin ülke ekonomisinin güçlenip yüksek gelirli ülkeler arasına yükselme potansiyelini gösterdiğine dikkati çekti.
“İhracat, yatırımlar ve verimlilik artışıyla desteklenen bir büyüme modeli öne çıkıyor”
Burhan Özdemir, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik yapısal reformların, reel sektörün önünü görmesini kolaylaştıracağını vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:
“Ancak burada kritik olan, yalnızca büyümenin niceliği değil, verimliliği ve kalitesidir. Sürdürülebilir büyüme, sağlıklı bir finansal yapı ve nitelikli iş gücüne erişimle mümkündür. İhracatın 300 milyar doların üzerine çıkması, küresel piyasalarda Türkiye’nin rekabet gücünün artıracağını ve dış ticaret dengesinde iyileşme yaşanacağını göstermektedir. Turizm gelirlerinin 75 milyar dolara yükselmesiyle, özellikle hizmet sektöründe ciddi bir gelir artışı beklenmektedir. 2026 yılı için belirlenen yüzde 3,8 büyüme hedefi, hızdan çok verimli büyümenin önceliklendirildiğini gösteriyor. İç tüketimle değil ihracat, yatırımlar ve verimlilik artışıyla desteklenen bir büyüme modeli öne çıkıyor.”
Enflasyon oranı tahminlerinin yakalanmasının iş dünyası açısından maliyet ve yatırım planlamasında öngörülebilirliği artıracağını kaydeden Özdemir, “Bu süreç, yatırım iştahını canlandırırken, fiyat istikrarı yolunda atılan adımlar, iş dünyası için uzun vadeli güven ortamı sağlayacaktır.” ifadesini kullandı.
Özdemir, 2023 Mayıs’ta 59,7 milyar dolar olan yıllıklandırılmış cari açığın 2025 Haziran itibarıyla 18,9 milyar dolara gerileyerek dış finansman bağımlılığında güçlü bir düşüşe işaret ettiğini vurgulayarak, bu iyileşmenin döviz kurlarında istikrarı desteklerken, iş dünyası açısından finansal risklerin azalması ve yatırım planlarının daha sağlıklı yapılabilmesi açısından kritik önem taşıdığını belirtti.
OVP’nin sürdürülebilir büyümenin temelini oluşturan kapsamlı yapısal reformlara odaklandığına işaret eden Özdemir, bu reformların hayata geçmesinin makroekonomik dengeleri sağlamakla kalmayacağını aynı zamanda rekabet gücünü artırarak reel sektöre önemli fırsatlar da sunabileceğini bildirdi.
“Yatırım ortamına duyulan güveni pekiştirecek”
MÜSİAD Genel Başkanı Özdemir, vergi sistemi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, iş gücü becerilerinin gelişimi, sermaye piyasalarının derinleştirilmesi ve finansal teknolojilerin yaygınlaştırılması alanında atılacak adımların hem finansmana erişimi kolaylaştıracağını hem de yatırım ortamındaki dinamizmi artıracağını belirtti.
İş gücü piyasasında esneklik ve yeni nesil çalışma modellerinin desteklenmesinin şirketlerin hızla değişen koşullara uyum sağlamasını kolaylaştıracağını ifade eden Özdemir, şunları kaydetti:
“Arz yönlü politikalarla üretim kapasitesinin güçlendirilmesi, sektörel rekabetçiliği artıracak kritik bir başka başlık. Finansal istikrarı korumaya yönelik makro ihtiyati politikalar ve mali disiplin çerçevesinde sürdürülen kamu tasarrufları, yatırım ortamına duyulan güveni pekiştirecektir. Deprem sonrası dayanıklı şehirlerin inşası ve hızlı mali konsolidasyon adımları ise uzun vadeli yatırımcı güvenini destekleyecek yapısal değişimlerin parçası olarak öne çıkıyor.”
Özdemir, OVP’nin sunduğu tek haneli enflasyon hedefinin dış finansman bağımlılığının azalması, istihdamın güçlenmesi, gelir dağılımının daha adil hale gelmesi ve özel sektörün yatırım planlamasını için öngörülebilirliğinin artması açısından büyük önem arz ettiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Programın başarısı, yalnızca kamu maliyesinde disiplinin korunmasına değil, aynı zamanda yapısal reformların etkin, kararlı ve sonuç odaklı uygulanmasına bağlıdır. Bu çerçevede, yapısal reformların hedeflenen takvim doğrultusunda hayata geçirilmesi ekonomi politikalarının kur–faiz ikilemine sıkışıp kalmadan, katma değerli üretim ve verimlilik odaklı bir büyüme patikasına yönelmesi ile tek haneli enflasyon seviyelerine ulaşabilmenin en önemli şartıdır. OVP’deki reformların sabır ve kararlılıkla takip edilmesi, Türkiye’nin makroekonomik istikrarı yeniden tesis etmesi ve orta gelir tuzağını aşarak kalıcı biçimde yüksek gelirli ülkeler ligine yükselmesi noktasında belirleyici olacaktır.”
Özdemir, iş dünyasının kısa vadeli dalgalanmalar yerine orta ve uzun vadeli dönüşüm perspektifini esas alması gerektiğini belirterek, OVP’nin ülke ekonomisi için bir istikrar ve dönüşüm haritası sunarken, özel sektör için de yeni bir rekabet paradigmasının habercisi olduğunu kaydetti.