Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu… Mehmet Emin Ekmen: Yargı Faaliyetlerini Salt Bir Yargı Faaliyeti Gibi Kabul Eden Değerlendirmeler Bizim Aklımıza Hitap…

(TBMM) – Yeni Yol Grup Başkanvekili ve DEVA Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, “Yargı faaliyetlerini salt bir yargı faaliyeti gibi kabul eden değerlendirmeler, en nazik kelimeyle, bizim aklımıza hitap etmiyor. Bizim aklımıza hitap etmeyen bu uygulamaları lütfen değerlendirin ve bunun Türkiye üzerindeki ekonomik maliyetini hadi ondan da vazgeçtik, tarihin en büyük bu dönüşüm, değişim faaliyetinin üzerinde yarattığı güvensizliği tespit edelim: Toplumsal destek yüzde 70’lerde, güven yüzde 20’lerde” dedi. Ekmen, “Yarın eve dönüş yasasını topluma izah edemeyiz, toplumdan gerekli desteği alamayız. Neden? Bu devam eden yargısal uygulamalar nedeniyle…” ifadelerini kullandı.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında toplanan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda, işçi ve memur sendikası konfederasyonlarının temsilcileri dinlendikten sonra, komisyon üyeleri söz aldı.

Mehmet Emin Ekmen, yaptığı konuşmada geçen hafta komisyon toplantısına ara verildiği sırada sahada çalışmalar yürüttüklerini anlatarak, birtakım izlenimler edindiklerini ifade etti.

“Bu sürece dair toplumsal destek ile güven arasındaki geniş makas farkı iktidarın yargı eliyle yürüttüğü faaliyetler nedeniyle oluşmuştur”

Numan Kurtulmuş’a hitaben “Gerçekten, bu Komisyonun kuruluşu, çalışmaları ve bugüne gelişinde büyük bir titizlik, büyük bir diplomatik incelik ve nezaket ve büyük bir kapsayıcılık gösterdiniz. Dinlemeler de önemli ölçüde bu kapsayıcılık zemininde devam ediyor. Çok verimli dinlemeler yaptığımız da oluyor, beklemediğimiz dozda konuşmalar da oluyor burada. Ancak bu Komisyonun kuruluş amacıyla ilgili olarak iki temel hususun öne çıktığını siz de zaman zaman ifade ediyorsunuz, biz de gözlemliyoruz” diyen Ekmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Birincisi, sürecin ihtiyacı olan bir ‘eve dönüş’ yasasının mümkünse Meclis’ten bir mutabakatla çıkarılması. İkincisi, toplumsal desteğin artırılması ve toplumsal destek ve güvenle ilgili olarak Sayın Bahçeli de siz de Sayın Cumhurbaşkanı da sürekli olarak bir provokasyon riski ve tehdidinden bahsediyorsunuz. ‘Provokasyon’ deyince de bizim aklımıza eski usul, devlet içerisinde veya örgüt içerisinde kontrol dışı grupların yapabileceği faaliyetler geliyor. Fakat üzülerek ifade etmek gerekir ki 1 Ekim 2024’ten bugüne kadar bu sürece dair toplumsal destek ile güven arasındaki geniş makas farkı tamamen iktidarın doğrudan yargı eliyle yürüttüğü faaliyetler nedeniyle oluşmuştur, oluşmaktadır ve bu sürecin kendisine en büyük haksızlıktır.

Bu süreç, yüzyılın projesiyse ki öyledir, bu süreç mutlaka başarıyla tamamlanması gerekiyorsa ki öyledir, burada herkesin üzerine düşen birtakım sorumluluklar vardır. Yargının adeta layüsel bir puta dönüştürülerek kutsanmasını da ne kadar yanlış bulduğumuzu bazen ifade ediyoruz ama bir vesileyle hatırlatmak isterim, yargı maalesef Türkiye’de hiçbir zaman hukukun bir aracı, hukuku uygulayan bir kurum olmamıştır.

Kabul edelim ki Cumhuriyet’in ilk dönemi yargılamaları da bu örneklerle doludur ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk vefat etmeden önce İstiklal Mahkemesi kararlarını bütün sonuçlarıyla birlikte oradan kaldırmıştır.  Bu aynı zamanda o dönemdeki yargı uygulamalarının içeriğine dair kuvvetli bir işarettir. Darbe dönemi yargılamaları, olağanüstü dönem yargılamaları hepimizin hafızasında tazedir ve bunların hepsi dönemin bütün yargı mekanizmalarınca meşru, kanuni yargılamalardır. Hukuki değildir, toplum vicdanında karşılığını bulamamıştır ama kanunidir. Yakın döneme baktığımızda, başörtüsü yasağı AİHM tarafından denetlenmiş ve kabul görmüş bir yasaktır. Şimdi, biz buna hukuki mi diyeceğiz? AK Parti hakkındaki kapatma davası, Sayın Cumhurbaşkanının yasaklılığı, 367 krizi, iktidardan ayrıldıktan hemen sonra Refah Partisi’nin yaşadığı kapatma davası, hepsi döneminin kanuni uygulamalarıdır, kanuna uygundur ama hukuka uygun değildir.

“Başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere yürütmenin gündemine taşınmasını rica ediyoruz”

Dolayısıyla, bizim sizden ve AK Parti’li dostlarımızdan istirhamımız şudur: Yargı faaliyetlerini salt bir yargı faaliyeti gibi kabul eden değerlendirmeler, bulabileceğim en nazik kelimeyi seçmeye çalışıyorum, bizim aklımıza hitap etmiyor. Yani en nazik kelime bu olsun. Bizim aklımıza hitap etmeyen bu uygulamaları lütfen değerlendirin ve bunun Türkiye üzerindeki ekonomik maliyetini hadi ondan da vazgeçtik, tarihin en büyük bu dönüşüm, değişim faaliyetinin üzerinde yarattığı güvensizliği tespit edelim: Toplumsal destek yüzde 70’lerde, güven yüzde 20’lerde. Bir şey daha söylüyorum; herkes ‘Siyasi istikbalimizi buraya yatırdık’ diyor. Doğru, yatırıldı. Yarın eve dönüş yasasını topluma izah edemeyiz, toplumdan gerekli desteği alamayız. Neden? Bu devam eden yargısal uygulamalar nedeniyle. Dolayısıyla, bu konuların sizin de hassasiyetinizi biliyor ve tahmin ediyoruz ama iktidar nezdindeki, buradaki dostlarımız aracılığıyla bir kere daha başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere yürütmenin gündemine taşınmasını rica ediyoruz.”