(TBMM) – Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda konuşan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Canan Sarı, “Devletimiz; kararlı mücadelesiyle, güçlü iradesiyle ve milletimizin desteğiyle, terörle mücadelede büyük bir başarı ortaya koymuştur. Bir zamanlar uzak bir hayal gibi görünen terörsüz bir Türkiye, artık somut bir gerçekliğe dönüşmektedir. Bu, hepimiz için gurur verici bir kazanımdır. Bu kazanımın arkasında; devletimizin güvenlik stratejileri, siyasi iradesi ve toplumun mücadeledeki direnci vardır. Bu vizyonun en önemli unsurlarından biri de, toplumun yarısını oluşturan kadınların her alanda temsilini artırmak, toplumsal ve siyasi süreçlere aktif katılımını güçlendirmektir. Çünkü kadın, her dönemde terörün açtığı yaraları saran, aynı zamanda toplumsal iyileşmenin ve barışın kurucusu olan en önemli aktördür” dedi.
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlığında on beşinci kez toplandı. Komisyonun ikinci oturumunda Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Yönetim Kurulu Başkanı Canan Sarı konuştu. Sarı, “Bizler burada, sivil toplum kuruluşlarının üstlenebileceği yapıcı ve dönüştürücü roller üzerinde duracağız. Aslında, Türkiye’nin ortak geleceğini hep birlikte inşa edeceğimiz kalıcı barışın toplumsal zeminini konuşmak için buradayız” dedi.
Sarı, savaş, terör, göç ve afet gibi olağanüstü durumların, “kırılgan gruplar” arasında yer alan kadınları daha da “savunmasız” hale getirdiğini belirtirken, “Bu mağduriyet fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik boyutlarda derinleşmektedir. Kadınlar, hem evlerinde hem de toplumsal alanda bu krizlerin en ağır yükünü taşımaktadır. Kadınlar, böylesi olağanüstü koşullarda bir yandan yoksulluk, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik yıkım ve toplumsal dışlanma gibi travmatik süreçlerin doğrudan mağduru olurken, diğer yandan çatışma ortamlarında sembolik ve stratejik birer figür haline getirilmektedir” ifadelerini kullandı.
Sarı, bazı örgütlerin “özgürleşmiş kadın” söylemini kullanarak, ulusal ve uluslararası kamuoyu nezdinde meşruiyet üretmeye çalıştığını, bu söylemin kadınların özne olma potansiyellerini araçsallaştıran tehlikeli bir mekanizmaya dönüştürdüğü görüşünü kaydetti. Sarı, şöyle konuştu:
“Terör örgütleri, kadın kimliğini duygusal ve ideolojik bir manipülasyon aracı haline getirerek insani bir görüntü oluşturmaya çalışmaktadır. Bu süreçte kadınların yaşam alanları daraltılmakta, toplumsal rolleri yeniden tanımlanmakta ve kadınlar çatışma dinamiklerinin hedefi haline gelmektedir. Bu nedenle, terörizmin toplumsal etkilerini anlamak yalnızca askeri ya da güvenlik perspektifiyle sınırlı kalmamalı; insan hakları, hukukun üstünlüğü, sosyal kalkınma ve toplumsal cinsiyet adaleti eksenlerinde çok katmanlı biçimde ele alınmalıdır. Kadınların terör süreçlerindeki çoklu rolü; güvenlik politikalarının ötesinde, sosyal politikalar, kalkınma stratejileri ve toplumsal dayanıklılık mekanizmalarıyla birlikte değerlendirilmesi gereken bir meseledir. Bu yaklaşım, hem kadınların kırılganlığını azaltmanın hem de terörle mücadelenin toplumsal meşruiyetini güçlendirmenin temel koşuludur.
“En büyük bedeli yine kadınlar ödemiştir”
Diğer yandan, terörün uzun yıllara yayılan etkileri toplumsal dokuyu derinden sarsan kalıcı sonuçlar doğurmuştur. Terörle iç içe geçen bu süreçlerde, pek çok can kaybının yanı sıra bölge ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan geri bırakılmış, yatırımlar durmuş, üretim potansiyeli zayıflamış ve toplumsal gelişme ivmesi ciddi biçimde kesintiye uğramıştır. Bu tablo içerisinde en büyük bedeli yine kadınlar ödemiştir. Kadınlar, toplumsal yaşamdan dışlanmanın en somut örneklerini deneyimlemiş; kamusal alana erişimleri kısıtlanmış, karar alma mekanizmalarından uzaklaştırılmış ve sosyal statüleri giderek zayıflamıştır. Kız çocukları ise bu süreci daha ağır yaşamış; özellikle eğitim hakkı ciddi biçimde sekteye uğramış, geleceklerini şekillendirme imkanları ellerinden alınmıştır.”
“Kadın, her dönemde terörün açtığı yaraları saran barışın kurucusu olan en önemli aktördür”
Terörün yalnızca güvenliği değil, aynı zamanda kalkınmayı, toplumsal adaleti ve kuşaklar arası fırsat eşitliğini de derinden zedeleyen yapısal bir engel haline geldiğini söyleyen Sarı, “Ancak bugün artık başka bir noktadayız. Devletimiz; kararlı mücadelesiyle, güçlü iradesiyle ve milletimizin desteğiyle, terörle mücadelede büyük bir başarı ortaya koymuştur. Bir zamanlar uzak bir hayal gibi görünen terörsüz bir Türkiye, artık somut bir gerçekliğe dönüşmektedir. Bu, hepimiz için gurur verici bir kazanımdır. Bu kazanımın arkasında; devletimizin güvenlik stratejileri, siyasi iradesi ve toplumun mücadeledeki direnci vardır. Bu vizyonun en önemli unsurlarından biri de, toplumun yarısını oluşturan kadınların her alanda temsilini artırmak, toplumsal ve siyasi süreçlere aktif katılımını güçlendirmektir. Çünkü kadın, her dönemde terörün açtığı yaraları saran, aynı zamanda toplumsal iyileşmenin ve barışın kurucusu olan en önemli aktördür. Diyarbakır Anneleri bunun en sembolik örneğidir. Çocuklarını terör örgütünün pençesinden kurtarmak için başlattıkları o sessiz ve kararlı direniş, teröre karşı en güçlü toplumsal cevaba dönüşmüştür.” diye konuştu.