Merkez Bankası’ndan Enflasyon Endişesi – Haberler

Haber/Analiz: Zülfikar Doğan

(ANKARA) – Merkez Bankası‘nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, eylül enflasyonunun gıda ve hizmet sektörü enflasyondaki yükseliş ve katılık nedeniyle beklentilerin üzerinde gelebileceği endişesini dile getirmesi, ekim ayında faiz indirimine yönelik beklentilerde belirsizliği öne çıkarttı.

11 Eylül‘deki PPK toplantısında politika faizini 2,5 puanlık indirimle yüzde 43’ten yüzde 40,5’a düşüren MB ve ekonomi yönetiminde, eylül enflasyonunun beklentilerin üzerinde gerçekleşmesi ve buna bağlı olarak da yüzde 28,5 olarak değiştirilen yılsonu enflasyon hedefinin bir ayda ‘çöp’ haline gelmesi endişesi yaşanıyor.

MB’nin açıkladığı PPK Toplantı Özeti metnine yansıyan endişeli ifadelerde; “Gıda fiyatları ile ataleti yüksek hizmet kalemleri enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskıları canlı tutmaktadır. Öncü verilere göre eylül ayında tüketici enflasyonu üzerinde hizmet ile gıda fiyat gelişmeleri öne çıkmaktadır. Göstergeler bu dönemde ana eğilimin bir miktar yükselebileceğini ima etmektedir” denildi.

Bu ifadeler, MB yönetiminin ağustosta aylık yüzde 2,04 oranıyla beklentilerin üstünde gerçekleşen tüketici enflasyonunun (TÜFE) eylülde de yüzde 2’nin üzerinde gerçekleşmesi ihtimalinin yüksek olduğunu, ‘öncü göstergelerin’ gıda ve hizmetlerdeki fiyat artışlarının eylül enflasyonunu yukarı çekeceğini gösteriyor.

Geçen yılın eylül ayında yüzde 2,97 olan TÜFE’nin bu eylülde yüzde 2,5 düzeyinde gelmesi yönündeki beklentiler ağırlıkta. Dolayısıyla eylülde böyle bir tablonun gerçekleşmesi, yılsonu için yüzde 28,5 olarak yenilenen hedefin tutma ihtimalini ortadan kaldıracağı gibi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘yılsonu hedefinin tutacağı ve yıllık enflasyonun yüzde 30’un altına ineceği’ iddiasını da boşa düşürecek.

MB’nin ‘eylülde enflasyonun ana eğilimin üzerinde çıkacağını’ dile getirmesi, ağustosta yüzde 33,2 olan yıllık enflasyonun eylüldeki yüksek artışla son üç ayda yüzde 30’un altına inme olasılığını ortadan kaldıracağı gibi 2026 için ilan edilen yüzde 16 oranındaki enflasyon hedefini de geçersiz kılacak. Bu da 1 Eylül‘de açıklanan 2026-2028 üç yıllık Orta vadeli Program’ın (OVP) ana omurgasını oluşturan tüm tahmin, hedef ve öngörülerin iflas etmesi demek.

Hane halkları ve reel sektör MB ve OVP enflasyon hedeflerine inanmıyor dövize yöneliş hızlanıyor

Nitekim MB eylül anketinde hane halklarının önümüzdeki bir yılda enflasyon beklentisi yüzde 54 olurken reel sektörün beklentisi yüzde 38 oldu. MB anket sonuçlarıyla ilan edilen enflasyon hedefleri arasında hane halklarında 26 puan, reel sektörde 10 puan fark söz konusu. Bu anket sonuçları gerek MB ve ekonomi yönetiminin gerekse OVP’de ilan hedeflerin halkta, sanayicide, reel kesimde karşılık bulmadığı ve inandırıcı olmadığının en somut göstergesi.

MB-PPK 11 Eylül Toplantı Özetinde eylüldeki enflasyon artışının ‘ana eğilimin üzerinde çıkacağı’ endişesinin ifade edilmesi, ekonomi yönetiminin de ‘program çalışıyor, yılsonunda enflasyon hedefi tutacak’ söylemine gerçekte kendilerinin de inanmadığının bir başka göstergesi.

MB toplantı özetinde yer alan endişeli ifadeler, gıda ve hizmet enflasyonunda ‘katılığın sürdüğü’, artışın devam ettiğinin vurgulanması, ağustos enflasyonunun beklentilerin üzerinde gelmesine rağmen eylülde faiz indirime gidilmesi kararının ekonomik olmaktan çok siyasi baskılarla alındığının işareti.

Şimdi MB yönetimi 3 Ekim’de açıklanacak eylül enflasyonunun yüksek geleceği ve tüm hedeflerde sapma yaşanacağı endişesini taşırken, 23 Ekim’deki PPK toplantısında yeni bir faiz indirimine gidilip gidilmeyeceği tartışılıyor. 23 Ekim’de 2,5 puanlık yeni bir indirimin yapıldığı taktirde politika faizi yüzde 38’e inecek.  Özel sektör, oda başkanları, iş dünyası temsilcileri yılsonunda faizin yüzde 35 seviyesine kadar düşürülmesini istiyor. Yabancı bankaları ve portföy şirketleri ise siyasi gerilimle artan riskler ve enflasyonun seyrinin tırmanışa geçmesi karşısında yüksek oranlı yeni faiz indirimleri için fazla alan kalmadığı görüşünde.

MB’nin ekimde 100-150 puanlık bir indirimle yetinmek ya da pas geçmek seçenekleri dışında, kasımda açıklanacak yılın son enflasyon raporunun ardından aralık toplantısını beklemeyi tercih edeceği piyasalarda öne çıkan beklentiler.

Buna karşılık eylül enflasyonunun yüksek çıkmasına rağmen ekimde yeni bir faiz indirimi kararının yine siyasi baskı altında yapılmış bir tercih olacağı ve dövize yönelişi daha da hızlandıracağı görüşleri ekonomi kulislerinde dile getiriliyor.

Faiz düştükçe döviz mevduatı artıyor, DTH tutarı 2021 kur ve KKM krizi öncesine yaklaştı

Nitekim gerek Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarından çözülen paraların gerekse faiz indirimleriyle getirisi azalan TL mevduatlardan dövize geçişleri hızlandırdığı MB’nin verilerine yansıyor. 2021 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nas tezi ve siyasi talimatla gerçekleştirilen faiz indirimleri sonrası döviz kurları ve döviz mevduatlarında olağanüstü artışlar yaşanarak toplam mevduattaki döviz mevduatı (DTH) payı yüzde 65’e yükselince Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması başlatılmıştı. Dövizden vadeli TL hesaplara geçen mevduatlara hazine ve MB tarafından faiz ve kur farkı güvencesi verilerek yüklü ödemeler yapıldı. Bakan Şimşek KKM’nin yılsonunda sonlandırılacağını ve yeni hesap açılmayacağını açıkladı.

Şimdi ise son olarak MB’nin açıkladığı 12 Eylül 2025 haftasına ilişkin Haftalık Para ve Banka İstatistiklerine göre DTH’deki artış yeniden hızlanıyor. Döviz mevduatları son bir haftadaki 2 milyar 769 milyon dolar daha arttı. Son bir ayda ise döviz mevduatlarındaki yükseliş 7 milyar dolara yaklaştı. 15 Ağustos haftasında 233 milyar 635 milyon dolar olan DTH toplamı, 12 Eylül haftasında 240 milyar 364 milyon dolara çıktı. Bu tutarın 201 milyar 554 milyon doları yurt içi yerleşiklere ait. Şirketlerin tüzel kişi döviz mevduat hesapları 76 milyar dolarla bir hafta öncesine göre aynı tutarda kalırken, gerçek kişilere ait bireysel döviz mevduat hesapları 5 Eylül haftasına kıyasla 1 milyar 978 milyon dolar artışla 122 milyar 590 milyon dolara yükseldi. 2021’deki kur patlaması, KKM uygulaması öncesine benzer bir süreci andıran gelişmeler yaşanırken toplam mevduat içindeki döviz mevduatlarının payı yeniden yüzde 50’nin üstüne doğru tırmanıyor.