İş Bankası’ndan Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nde umut tazeleyen hikayeler

1760533407 471 Is Bankasindan Dunya Ciftci Kadinlar Gununde umut tazeleyen hikayeler 1760533407 471 Is Bankasindan Dunya Ciftci Kadinlar Gununde umut tazeleyen hikayeler

1760533407 471 Is Bankasindan Dunya Ciftci Kadinlar Gununde umut tazeleyen hikayeler

TÜRKİYE İş Bankası, 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü vesilesiyle Türkiye’nin farklı bölgelerinde tarımsal üretime katkıda bulunan girişimci ve çiftçi kadınları ‘Kadının Gücü: Geleceğin Tarımı’ etkinliğinde bir araya getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM), 2008 yılından bu yana çiftçi kadınların tarımsal üretimde, kırsal kalkınmada ve gıda güvenliğinin sağlanmasında üstlendiği kritik rolü görünür kılmak amacıyla her yıl 15 Ekim’de Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nü kutluyor. Bu kapsamda İş Bankası’nın, bu özel günü kutlamak üzere bu yıl üçüncüsünü düzenlediği etkinlikte, toprağı emekle yoğuran, üretime yön veren çiftçi kadınlar geçmişten bugüne yolculuklarını paylaştı.

‘KADIN KOOPERATİFLERİ YALNIZCA EKONOMİK DEĞİL, SOSYAL DAYANIŞMANIN DA SEMBOLÜ’

Etkinliğin açılışında konuşan İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Türkiye’de 5 milyon tarım üreticisinin 2 milyonunun kadın olmasına rağmen Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı kadın oranının yalnızca yüzde 15 seviyesinde bulunduğunu belirtti. Yılmaz, “Tarımın yükünü sırtlayan kadınlar gelir paylaşımı ve karar mekanizmaları söz konusu olduğunda hala arka planda kalıyor. Oysa Dünya Bankası ve FAO araştırmaları, eğer kadınlar erkeklerle aynı olanaklara sahip olsalardı tarımsal üretimden küresel ölçekte elde edeceğimiz gelirin en az 1 trilyon dolar daha fazla olacağını söylüyor. Kadın üretirse sadece üretimi değil kaliteyi, sürdürülebilirliği toplumsal refahı da artırıyor. Bu bakış açısıyla kadına pozitif yaklaşımımızı her zaman sürdüreceğiz” diye konuştu.

Kadınların tarımsal üretimde güçlenmesinin, açlıkla mücadeleden iklim krizine kadar birçok küresel hedefin anahtarı olduğunu belirten Yılmaz, kadın kooperatiflerinin önemine dikkat çekerek kadın kooperatiflerinin yalnızca ekonomik değil, sosyal dayanışmanın sembolü olduğunu vurguladı.

‘ÜRETİCİ KADINLARA ÇEVRİMİÇİ PAZARLARA KOLAY ERİŞİM İMKANI’

Yeni Nesil Çiftçi Kadın Buluşmaları ile kadın üreticilere dijital pazarlama, markalaşma, finansal okuryazarlık eğitimleri verdiklerini belirten Sezgin Yılmaz, üretici kadınların İş Bankası iştiraklerinden çevrimiçi alışveriş platformu Pazarama aracılığıyla komisyon ve kargo ücreti ödemeden ürünlerini satabildiklerini, böylelikle Mart 2024’ten bu yana 7 milyon TL’yi aşkın gelir elde ettiklerini söyledi. Bu yıl düzenledikleri bir kampanya ile en fazla satış yapan 3 kadın üreticiyi tarım alanındaki başarılı örnekleri deneyimlemeleri için Hollanda’ya götürdüklerini; gelecek yıl 6 kadınla benzer bir teknik gezi gerçekleştirmeyi planladıklarını aktardı.

‘KADINLAR BİRLİKTE ÇALIŞTIĞINDA MARKA DEĞERİ YARATIYOR, DAHA ÇOK KAZANÇ ELDE EDİYOR’

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi Dr. Ayşegül Selışık da konuşmasında, dünyada gıdaya erişimin çok önemli bir sorun olduğuna işaret ederek 2024 verilerine göre hala 720 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini, bununla birlikte hem doğal kaynakların hem tarımda çalışan sayısının azaldığını söyledi. Sürdürülebilir bir geleceğin kırsal kesimde yaşayan kadınların güçlenmesiyle sağlanabileceğini vurguladı.

Tarımın mutlaka önceliklendirilmesi ve çiftçi kadınların baş tacı edilmesi gerektiğini söyleyen Selışık, bu bakış açısıyla kadın liderliğindeki kooperatiflere yönelik bir program uyguladıklarını, özellikle yereldeki üretimin belirli standartlarla dijital pazarlara ulaştırılmasına yönelik eğitimler verdiklerini, şu anda 19 ilde 38 kooperatif ile çalıştıklarını anlattı. Selışık, “Kooperatifçilik önemli, kadınların dayanışması önemli. Kadınlar birlikte çalıştığında marka değeri yaratıyor, katma değeri yüksek ürünler üretiyor, daha çok kazanç elde ediyor. El ele hareket edelim. Güç birliğine devam edelim. Bu sene ve sonrasında kooperatifçiliği güçlendirmeye gayret edelim” diye konuştu.

Antalya’da Koyun-Keçi Yetiştiriciliği yapan Kamile Kıvrak da “Eşimle fabrikaya, mermer ocağına girmiştik. Ondan sonra baktık, olmuyor. Fabrikada yapamadık. Sonra eşim bir kasaba çoban olarak girdi, aylık çalışmaya başladı. Ben de dedim ki, böyle olmayacak. Aylık işi bittikten sonra “ben bu dişi keçileri alayım, sana yavruladıktan sonra ödeme yapayım” dedim. Kasaptan aldım, 60 taneydi. O 60 taneyi zamanla 150’ye çıkardım. 60-70 taneyi büyüttüm, ama bakamadığım 6-7 tanesini kaybettim. Zaten yıllık kazancımın karı o 6-7 oğlaktı” dedi.

Drone için belediye başkanını aradığını belirten Kıvrak, “Düğünlerde drone ile fotoğraf çekiyorlar ya aklıma o geldi. Bizim de sürüyü gözetmek için lazım olur diye düşündüm. Biz çoban olduğumuz için drone görmüşlüğümüz yok tabii. Aradım belediye başkanını, ama beni geçiştirdi. “Tamam tamam” dedi, “onu kullanamazsın” falan dedi. Telefonu kapattıktan sonra eşime dedim ki, “Bu böyle olmayacak, biz kendimiz bir drone alalım.” Araştırdık, baktık, sonunda dronu aldık. Çobanlık da böylece biraz daha kolaylaştı. Yörüklük işi de kolaylaştı. Çocuğum için de örnek oldu. Hem köye örnek oldu hem de çobanlara. Ondan sonra herkes drone almaya başladı zaten. “Sen bunu nasıl kullanacaksın, bilmezsin, kullanamazsın, kursuna gitmen lazım” dediler. Ama internetten, çocuklarımın ve eşimin yardımıyla kullanmayı öğrendik” diye konuştu.

Kıvrak, “Sabah erkenden kahvaltımı yapıyorum. Çiftçilikle uğraştığımız için sabah erken kalkıyoruz. Kahvaltıdan sonra evdeki işlerimi bitirip hayvanımızın yanına, yani sürünün yanına gidiyorum. Drone sayesinde işler kolaylaştı. Hem kurttan korumak için hem de sürüyü çevirmek için çok faydası oluyor. Drone sesiyle de, kamerasıyla da hem kurtları ürkütüyorum hem de kaybolan hayvanları bulabiliyorum. İş yaparken çevirmede, yönlendirmede de çok faydalı oluyor. Kadının yapamayacağı bir iş yoktur. Anne de olabilir, iş de yapabilir, iş de kurabilir, kendi işinin patronu da olabilir. Her şeyi yapabilir yani. Kadın önce ayaklarının üstünde durmalı” ifadelerini kullandı.

Meyve Yetiştiriciliği yapan Cahide İmre ise “Ben işimi yapmak istediğimde, çalışmak istediğimde ailemden tepki aldım. “Ne gerek var çalışmaya?” dediler. Ama ben ısrar ettim. “Kendi işimi kuracağım” dedim. Sabah kalktığımda bile dalga geçtiler, “Yapamazsın, edemezsin” diye. Ben de “Ben yaparım, siz de görürsünüz” dedim. Çok zor şartlarda oldu ama başardım. İlk olarak karadut reçeliyle başladım. Hiçbir şeyim yoktu. Birkaç kuruş parayla, kadınların desteğiyle karadut reçeli yapmaya başladım. 8 yıldır bu işi yapıyorum. Çiftliğimiz zaten çok az ekilmişti, daha çok hobi çiftliği gibiydi. Ben meyve ağaçlarını büyüterek, daha çok ağaç ekerek işe başladım. Bodrum’un iklimi tropikal bitkilere çok uygun olduğu için, zamanla deneme yanılma yöntemiyle tropikal ağaçları geliştirdik” dedi.

İmre, “Sonra ağaçlarımız çoğaldı, meyve almaya başladık. Ama aldığımız meyveleri satamayınca düşündük: “Bunları ne yaparız?” O zaman da paketli, kavanozlu, katma değerli ürünler üretmeye başladık. Kadınlar gerçekten çalışmak, çabalamak ve bir yerlere gelmek istiyorlarsa asla vazgeçmesinler. Çok zorluklarla karşılaşacaklar, ayaklarına taş değecek. Ama hep güçlü dursunlar. Önce kendilerine güvensinler” ifadelerini kullandı.

TARIMIN KADINLARINDAN İLHAM VEREN HİKAYELER

‘Kadının Gücü: Geleceğin Tarımı’ etkinliğinde tarımsal üretimin farklı alanlarında kendi hikayelerini yazan kadınlar umut tazeleyen yolculuklarını paylaştı.

Antalya’da koyun ve keçi yetiştiriciliği yapan Kamile Kıvrak, 60 keçi ile başlayan yetiştiricilik yolculuğunda 200 küçükbaştan oluşan bir sürüye sahip olduğunu anlattı. Koyunlarının kaybolması üzerine düğünlerde gördüğü drone’u almaya karar verdiğini, kullanımını internetten öğrendiği gece görüş özelliğine sahip iki drone ile sürüsünü takip ettiğini anlattı.

Burdur’da susuz tarım yapan, Toprağın Melekleri Dermokozmetik’in kurucusu ve CEO’su Dr. Ece Aynur Onur, ABD’de Indiana Üniversitesi’nde akademisyenlik yaparken ailesindeki kayıpların ardından ata toprağına dönüş yapmasının ardından yanlış tarım uygulamaları nedeniyle kuraklık yaşayan 30 nüfuslu köyde kalarak çiftçilik yapma ve dönüşüm yaratma hikayesini paylaştı.

Van’ın Gevaş ilçesinde bulunan Artos Kadın Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’nin Başkanı Songül Güleç, 7 kadın ile birlikte kurdukları kooperatifte tamamen organik bal, polen gibi ürünlerin üretimini gerçekleştirdiklerini ve yurt dışına açılmayı hedeflediklerini anlattı. Kadınların arıcılık yapmasının ilk başta tepki aldığını ancak zamanla diğer kadınların da ilgi göstermeye başladığını ve çocuklarının da arıcılık yapmasını istediğini söyleyen Güleç, onları tarıma kazandırmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

Uşak’tan göç ettiği Kırklareli Kayalı köyünde büyükbaş hayvan çiftliği kuran Çiğdem Onbey, beş inekle başlayan çiftlik hikayesinde zamanla 70 hayvanı olduğunu ve bu yolculuğunda ailesinin desteğinin büyük olduğunu anlattı. Sabah beşte yağmur-çamur soğuk demeden hayvanlara baktığını, samanını, yemini döktüğünü, ineklerine kızım-oğlum diye seslendiğini ifade etti. Köyde kahve işleten eşine kızlarıyla birlikte yardım ettiğini belirten Onbey, kahvehanede kadın olmasına başta köy halkından tepki geldiğini, ancak zamanla temiz ortam ve güzel çayın herkesin ilgisini çektiğini, ön yargının yıkıldığını paylaştı.

Bodrum’da İso Babanın Çiftliği’nde tropikal meyve yetiştiriciliği yapan Cahide İmre, kalabalık bir ailede Mardin’de dünyaya geldiğini, 2,5 yaşına kadar yürüyemediği, annesinin desteğiyle tedavi için İzmir’e taşındığını, burada keçi sütüyle beslenmesiyle yürümeye başladığını anlattı. Bodrum’da ailesinden miras kalan arazi ile tüm zorluklara rağmen 8 yıldır tropikal meyve yetiştiren İmre, meyvelerden reçetesi kendisine ait olan reçel gibi ürünler elde ettiklerini, acı bibere asya baharatı bile koyarak reçel yapabildiğini belirtti ve tüm bu başarının ise kadınların desteğiyle mümkün olduğunu söyledi.

Kayseri’nin Yahyalı ilçesinde küçük yaştan itibaren tarım ve hayvancılık yapan, solucan gübresi üretimi gerçekleştiren Menekşe Koyuncu, 500 kişinin katıldığı çiftçi kadınlar yarışmasından seçilerek, Viyana’ya eğitim almaya gittiğini ve ardından solucan gübresi yetiştirmeye başladığını anlattı. Koyuncu, ayrıca İç Anadolu bölgesindeki tüm sebzeleri bahçesinde yetiştirebildiğini, hiçbir zaman kimyasal gübre kullanmadığını, mühendis oğlunun da seracılık yapmak ve kompost üretmek istediğini belirterek toprağın ölmez bir ana olduğunu ifade etti.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel