Haber: İsmet MİKAİLOĞULLARI
(DİYARBAKIR) – Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu, yeni çözüm sürecine büyük bir desteğin olduğunu belirterek “”Bu sürecin tekrar bozulmasını aklıma bile getirmek istemiyorum” dedi. Bu süreçte kısmı af içeren bir yargı paketiyle ilgili çalışma yapılabileceğini belirten Bedirhanoğlu, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun Abdullah Öcalan‘la görüşmesi gerektiğini söyledi.
Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanız (GÜNSİAD) Başkanı Şahismail Bedirhanoğlu ve Yönetim Kurulu üyeleri, Diyarbakır’da gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nden düzenlenen toplantıda konuşan Bedirhanoğlu, yeni sürece tam destek verdiklerini ifade ederek, “Bu sürecin tekrar bozulmasını aklıma bile getirmek istemiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve komisyon üyeleri bir emek, bir çaba sarf ediyorlar. Sonuçta önemli bir mesai de veriyorlar. Toplumun çok farklı kesimlerini işte hepimiz televizyonlarda izliyoruz. Görüşlerine katıldığımız, katılmadığımız siyasal yelpazedeki aklımıza gelebilecek her kesimden insanları davet edip dolayısıyla orada düşüncelerini ifade etme fırsatı veriyorlar” diye konuştu.
‘Devlet ve hükümetin önünde yapması gerekenler var’
Terör örgütü PKK’nın kendini feshedip, silahlarını yakmasının ardından devletin bu süreçte adım atması gerektiğini dile getiren Bedirhanoğlu, şunları kaydetti:
“Böylesi bir komisyonun kurulmasını hem Öcalan da çağrı yapmıştı hem de Bahçeli de çağrı yapmıştı. Meclis’te bu komisyon bizleri de davet etmek suretiyle orada görüşlerimizi ifade etme fırsatı bulduk. Evet silahlar bırakıldı, örgüt kendini feshetti. Ama bu önümüzdeki yasama döneminde devlet ve hükümetin önünde yapması gerekenler var veyahut bizim en azından talep ettiğimiz var. Yani bir kere bu silahı bırakanlar hepimiz izledik. Geldiler, silahlarını yaktılar ama geldikleri yere tekrar geri döndüler. Oysaki olması gereken böyle değildi. Yasal altyapısı hazırlanacaktı ve bunlar gelip bir şekliyle toplumsal hayata katılacaklardı. Ama ben ümit ederim ki bu önümüzdeki yasama döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi en azından bu böylesi bir yasal düzenlemeyi yapıyor olması lazım. Yine hakkında kovuşturmalar, cezai müeyyideler başlatılanlara, yine yurt dışında olup dönme ile ilgili sorunlar yaşayanlarla ilgili Meclis’te bir belli ki birtakım çalışmalar yapılıyor ve yapılmış. Aynı anda bunların bunları karşılayacak yeni bir yargı paketi, reformu veya kısmi af diyelim. Ama sadece bu meseleye dair. Dolayısıyla bunun şeklini ve çerçevesini çizecek sonuçta hükümet ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.”
‘Toplumun yüzde yüzüne yakın bu sürece destek veriyor’
“2013 yılındaki çözüm süreci ile bu süreci mukayese ettiğimizde bu süreçte özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan veya bulunmayan siyasi partilerin kahir ekseriyeti sürece destek veriyor” diyen Bedirhanoğlu, “Sürece toplumsal bir destek var. Siyasal bir destek var. Bürokratik bir destek var yani sürece dair. Biz işte burada yaşıyoruz. Uzun yıllardır hani bölgede iş adamı arkadaşlarımızda burada faaliyetlerini sürdürüyorlar. Dolayısıyla bölgede de yani kahir ekseriyet demeyeyim ama toplumun yüzde yüzüne yakın bu sürece destek veriyor. Bu sürecin tabii kaygıları var, tereddütleri var. Daha önceki başlatıp ama hani sonu getirilmeyen süreçler bakımından acaba tekrar bu sürecin başına da böyle bir şey mi gelir, endişesini taşıyanlar. Sokakta görüştüğümüz, sohbet ettiğimiz, kahvede görüştüğümüz, lokantada görüştüğümüz veya birtakım platformlarda görüştüğümüz insanlar hani bu sürece dair böyle karşı bir olana en azından Kürt toplumu bakımından rastlamadık. Önemli bir kesimi hemen hemen hepsine yakın bir kesimi tabii sürece önemli bir destek veriyor.”
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile görüşmesi gerektiğini kaydeden Bedirhanoğlu, “Bu sürecin önemli bir aktörü olan Abdullah Öcalan’la komisyona davet edilmesi çok fantastik bir durum olur ama komisyonun birilerinin Öcalan’la görüşmesini gerçekçi buluyorum. Çünkü o açıdan olması da gerekir” ifadelerini kullandı.
‘Suriye Kürtlerini bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak gören bir yaklaşma ihtiyacı var’
Sürecin önündeki en büyük tehdit ve riskin özellikle Suriye’deki gelişmelerin olduğunu dikkat çeken Bedirhanoğlu, şöyle konuştu:
“2000 yıllarda yine Irak’taki gelişmelerin o dönemde Türkiye için bir tehdit algısı vardı. O dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmiştik. Bölge sivil toplum kuruluşları orada bir şey söylemiştim. Aslında Irak’taki gelişmeleri bir tehdit değil, bir fırsat olarak gören bir yaklaşım sergilemelidir demiştim. Dolayısıyla o gün komisyonda da ve burada da yine aynı şekilde söylüyorum. Ben Suriye Kürtlerini ve oradaki durumu bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak gören bir yaklaşma ihtiyacı var. ve bunun hakikaten hem süreç açısından hem de gerçekçi olan bir şeydir. Yani biz bu bölgede yaşadığımız için veya Kürt olmaktan kaynaklı böyle düşündüğümüz için değil. Rasyonel olan budur. Bu konuda da aslında bazı gelişmelerin olduğunu tahmin ediyorum. Yani olumlu anlamda bazı gelişmelerin olduğunu tahmin ediyorum. Zaman zaman kimi açıklamaların, kimi sert açıklamaların aslında arka planda yapılan görüşmelerden farklı olduğunu bunu biraz daha iç siyasette iç şeye dönük açıklamalar olarak da değerlendirebiliriz. Bir iyimserlik için bunu ifade etmedim. O açıdan ben gelişmelerin iyi düzeyde yürütüldüğünü düşünüyorum.”
‘Bu iş nihayet ererse bunun en büyük faydasını bölge görecek ve bizler hepimiz göreceğiz’
Bu sürecin başarıya ulaşmasıyla bölgede önemli gelişmelerin yaşanacağını aktaran Bedirhanoğlu, “Kürt meselesinin demokratik çözümü bağlamında bu işler gelişirse bölgemiz hakikaten önemli potansiyeli var. Tarımda potansiyelimiz var. Yeterince onu böyle modern bir tarım yapma konusunda yapamadık. Çünkü bu işler zaten bırakmadı. Turizmde muazzam potansiyelimiz var. Bak yavaş yavaş görüyoruz. Biz burada yaşıyoruz ve özellikle hafta sonları Sur’a gidemiyoruz çünkü kalabalık. Önümüzdeki dönemlerde bu iş nihayet ererse bunun en büyük faydasını bölge görecek ve bizler hepimiz göreceğiz. Fakat bölgenin tabii iş insanlarının Türkiye’nin diğer tarafındakilerine göre dezavantajlı pozisyonlar var. Bir finansal erişimi yani biz paraya kolay erişemiyoruz. Bizim böyle teminat olarak verdiğimiz gayrimenkullerimiz diğerlerine göre daha az değerli görülüyor. Bankaların ve finans şeylerinin bize bakışları daha tereddütlü. O bakımdan bölge iş dünyası bu yönüyle baktığımızda diğerlerine göre oldukça dezavantajlı bir şekilde bir işe başlıyor ve hayata başlıyor” şeklinde konuştu.