(ANKARA) – Kabine Toplantı sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şarm El Şeyh deklarasyonuyla bölgemizde kalıcı barışa ve istikrara giden yolda kıymetli bir adım attık. Biz deklarasyondaki iradenin sonuna kadar arkasında duracağız. Amerika, Mısır ve Katar’ında benzer bir tavır sergileyeceğine inanıyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Beştepe’de toplandı. 2 saat süren toplantının ardından kameraların önüne geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
“Bu saha dünyanın ikinci büyük nadir toprak kaynak sahasıdır”
“5 Ekim’de İstanbul’da düzenlenen 11. Enerji Verimliliği Forumuna iştirak ettik. Burada aynı zamanda ana muhalefetin Türkiye’nin enerji arz güvenliğini hedef alan yakışıksız iddia ve ithamlarını da tek tek çürüttük. Sakarya gaz sahasında şu anda 4 milyon hanemizin doğal gaz ihtiyacını karşılıyoruz. Bu sayı 2026’da 8 milyona, 2028’de inşallah 16 milyona çıkacak. Halihazırda toplam 34 ülkeyle doğal gaz ithalat ve ihracatımız var. Akkuyu Nükleer Santrali’nde ilk elektriği çok yakın bir zamanda üreteceğiz. Akkuyu dışında nükleer ajandamızda başka projelerimizde bulunuyor.
“Ana muhalefetin balıkları öne sürerek yaptığı eleştirileri aldırmadan nükleer enerjiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz”
Ana muhalefetin balıkları öne sürerek yaptığı eleştirileri aldırmadan nükleer enerjiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Aziz milletim bu vesileyle yine muhalefetin çarpıttığı bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Enerji politikamızın bir diğer önceliği sahip olduğumuz madenlerin katma değerli bir şekilde uluslararası pazarlara sunulmasıdır. Özellikle nadir toprak elementleri savunma sanayinden yenilenebilir enerji sistemlerine, elektrikli araçlardan haberleşme ve uzay teknolojilerine pek çok alanda kritik rol oynuyor. Eskişehir’in Beylikova ilçesindeki nadir toprak elementleri sahasında bugüne kadar 310 ayrı lokasyonda yaklaşık 125 bin metre sondaj yapıldı. Çalışma sahasında nadir toprak elementleri barit ve florit başta olmak üzere tam 694 milyon ton kaynak olduğu tespit edildi. Bakınız bu saha dünyanın ikinci büyük nadir toprak kaynak sahasıdır. 17 nadir toprak elementinin onun bulunduğu Beylikova sahasında yaklaşık 12,5 milyon ton nadir toprak oksitleri yer alıyor. Nadir toprak elementlerinde dünyanın en büyük 5 üreticisinden birisi olmak istiyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İlk etapta yıllık 1200 ton cevher işleyeceğimiz ETİ Maden pilot üretim tesisini devreye aldık.
“Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir”
Pilot tesisin endüstriyel tesise dönüştürülmesi için saflaştırma teknolojisi de dahil çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şunu da altını çizerek ifade etmek durumundayım. Nadir toprak elementleri teknolojisine sahip ülke ve firmalar bu alandaki üretim süreçlerine ilişkin tecrübelerini maalesef paylaşmaktan kaçınıyor. Bu engelin aşılması ve mevcut sahaların daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması uluslararası işbirliklerini zorunlu kılıyor. Pek çok ülke teknoloji geliştirme, danışmanlık ve teknoloji transferi için bu konularda deneyimli ülkelerle anlaşmalar imzalıyor. Türkiye olarak biz de teknoloji hafızaya sahip ülkelerin uzman kuruluşlarıyla işbirlikleri geliştirmek amacıyla görüşmeler yapıyoruz. Bu anlamda Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir. Her kim bunu iddia ediyorsa kendi ülkesine iftira atıyor demektir. Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum. Türkiye’nin yer altı kaynaklarını ekonomisine kazandırmasını istemeyenler hep şunu yapıyorlar. Önce maden tetkik ve arama çalışmalarını engellemeye çalışıyorlar. Bunda başarılı olamayınca bu sefer işletilmesini sabote etmenin derdine düşüyorlar. Denklem aslında çok basit. Mümkünse engellemek, değilse itibarsız hale getirmek. Nadir toprak elementleriyle ilgili yaşananlar da budur. Amaç Türkiye’nin bu yer altı kaynağından istifade etmesini engellemektir. Dikkat edin bu konuda hükümetimize iftira atanlar Karadeniz doğalgazı ile Gabar’daki petrol keşiflerimizi de dillerine dolayanlardır. Hatırlarsanız orada da destek vermek yerine hemen bir kulp taktılar. Bugün de aynısını yapıyorlar. Yarın da değişen bir şey olmayacak. Milletimden bunlara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum. Milletim bize güvensin, bize inansın. Allah’ın izniyle biz bu güveni boşa çıkarmayacağız. Değerli basın mensupları, dilde, fikirde, işte birlik ilkesi ışığında Türk devletleri arasındaki dayanışma ve ortaklıkları iletiyoruz. 7 Ekim’de Gebele’de bölgesel barış ve güvenlik temasıyla düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesine katıldık. Zirvede aldığımız kararların ve imzaladığımız Gebele bildirisinin tüm Türk dünyası için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
“Türkiye ilk günden itibaren hakkın, haklının ve adaletin safında yer almıştır”
Bakınız sadece Suriye’de değil, Gazze’de de Türkiye ilk günden itibaren hakkın, haklının ve adaletin safında yer almıştır. Gazze’nin vatanlarını savunan evlatlarına terörist iftirası asla atmadık. Birilerine şirin gözükmek uğruna, Filistin direnişine kara çalmadık. İnandığımız neyse, kalbimizden geçen neyse deyip bükmeden, kimseden de çekinmeden onu cesaretle haykırdık. Yüz iki bin tonu bulan insani yardımlarımızla Gazze’li kardeşlerimizin yanında olduk. Katıldığımız tüm toplantılarda, uluslararası bütün platformlarda Gazze’yi ve Filistin davasını korkusuzca savunduk. Bütün bunları yaparken Gazze’de ateşkesin sağlanması için çalışmayı da hiçbir zaman ihmal etmedik. Değerli basın mensupları, bir süredir çok farklı kanallardan yürüttüğümüz diplomasinin de katkısıyla Gazze’de varılan ateşkes mutabakatını memnuniyetle karşılıyoruz.İki yıllık zulmün, vahşetin ve soykırımın ardından elhamdülillah Gazze’de kırılgan da olsa bir güven iklimi oluştu. Sizler de televizyonlardan izlediniz. İki yıldır bombaların altında hayatta kalma mücadelesi veren çocukların ilk defa yüzlerine tebessüm çiçekleri açıyor. Gazze’li kardeşlerimiz zorla çıkarıldıkları yerlere insan seli olup akıyor. Yıkıntıların arasında insanlar bulabildikleri bir parça eşyaya tutunarak hayata yeniden başlamaya çalışıyor. Bunlar bizim tam olarak anlayabileceğimiz değil, sadece izleyip tahayyül edebileceğimiz mutluluklardır. Gazze’de neler yaşadıklarını en iyi Gazze’li mazlumlar bilir. İki yıl boyunca çektikleri çileleri en iyi masum çocuklar bilir. 68 bin şehidi toprağa vermenin acısını yüreği yanık anneler, babalar bilir. Enkazdan çıkan bir parça eşyanın anlamını en iyi her şeyi kaybetmiş o kardeşlerimiz bilir.
“Şarm El Şeyh deklarasyonundaki iradenin sonuna kadar arkasında duracağız”
Tekrar söylüyorum, biz sadece empati kurabiliriz. Sadece onları anlamaya çalışabiliriz. Gazze’li mazlumların yükünü azaltan her çaba bizim için değerlidir. Çıkıp bunu sadece ateşkes imzaladılar diyerek küçümsemek kimsenin haddi de hakkı da değildir. Bir defa bunun açıkça ortaya konulması gerekiyor. İsrail’in verdiği sözleri tutmama konusundaki bozuk sicilinin herkes gibi biz de farkındayız. Bu gerçeğin Filistin Direniş Hareketi Hamas ve Gazze’li kardeşlerimiz daha çok farkında. Ama buna rağmen ümit varlar. Buna rağmen umutlu olmak istiyorlar. Biz de bir daha eski soykırım günlerine dönülmemesi için mevcut tüm baskı unsurlarını devrede tutuyoruz. Önceki gün Şarmer Şeyh’te yapılan zirve bu bakımdan çok önemliydi. Orada hem imzacı dört ülkenin lideri hem de diğer ülkelerin liderleri olarak hep beraber çok net bir irade ortaya koyduk. Şarm El Şeyh deklarasyonuyla bölgemizde kalıcı barışa ve istikrara giden yolda kıymetli bir adım attık. Biz deklarasyondaki iradenin sonuna kadar arkasında duracağız. Amerika, Mısır ve Katar’ında benzer bir tavır sergileyeceğine inanıyorum. Ateşkes mutabakatının uygulanmasının da yakından takipçisi olacağız. Rehine ve mahkum takasıyla birlikte yeni bir aşamaya geçilmiş olduk. İnsani yardımların girişleri hızlandı. Tüm aksaklıklara rağmen 350’ye yakın tırımız Gazze’ye giriş yaptı. 400’den fazla tırımız ise giriş için bekliyor.
“Dün 900 ton yardım taşıyan 17. iyilik gemimizi Mersin’den bölgeye yolcu ettik”
Dün 900 ton yardım taşıyan 17. iyilik gemimizi Mersin’den bölgeye yolcu ettik. Bunun devamı da gelecek. İnşallah kış bastırmadan insani yardımlarımıza ağırlık vereceğiz. Şov yapmadan, başkaları gibi PR peşinde koşmadan Gazze’ye ve Gazze’li mazlumlara sahip çıkmaya devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin devleti kurulana kadar bu mücadele hız kesmeyecek. Şunu bir kez daha açıkça söylemek isterim. Biz mazluma kol kanat gererken sadece Rabbimizin rızasını gözetiyoruz. Hakkın rızasından, halkımızın duasından başka kimseden bir beklentimiz yok. Bugüne kadar olduğu gibi samimiyet, hasbilik, tevazu rehberimiz olmaya inşallah devam edecek. Son nefesimize kadar doğruluktan, dürüstlükten bu aziz millet ve tüm mazlumlar için canla başla çalışmaktan geri durmayacağız.”