Çin ile Hindistan, yeni küresel saflaşmaların arifesinde ilişkilerini gözden geçiriyor

Çin ile Hindistan, ABD’de yeniden iktidara gelen Donald Trump’ın izlediği politikaların ortaya çıkardığı ekonomik ve jeopolitik belirsizliklere karşı son yıllarda sınır sorunları nedeniyle gerilimli seyir izleyen ilişkilerinde normalleşme arayışında.

İki ülke, yakın zamanda Himalayalar’daki sınır ihtilafının çözümüne dair uzlaşma zemini sağlarken Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin 31 Ağustos-1 Eylül’de Çin’in Tiencin şehrinde düzenlenecek Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi’ne katılma kararı, yumuşama eğilimini belirginleştirdi. Hint lider, 7 yıl aradan sonra Çin’i ziyaret edecek.

Trump’ın yeni iktidar döneminde değişen ittifak ilişkileri ve küresel saflaşmalar, Çin ve Hindistan’ı, farklılaşan stratejik çıkarlarına rağmen ikili anlaşmazlıklarını rafa kaldırdıkları güvenli işbirliğini sürdürmeye yöneltiyor.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, bugün 3 günlük ziyaret için Hindistan’a gidecek. Çinli Bakan, en son Mart 2022’de Yeni Delhi’ye çalışma ziyaretinde bulunmuştu.

Vang, 3 yıl sonra ülkeye gerçekleştirdiği ilk ziyarette Hint muhataplarıyla Çin-Hindistan Sınır Sorunu Özel Temsilcileri Toplantısı’nı yapacak. Çinli Bakan’ın Hindistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Ajit Doval ve diğer yetkililerle görüşmesi bekleniyor.

Doval, Aralık 2024’te Pekin’i ziyaret etmiş, bu ziyarette iki ülke arasında sınır sorunu diyalog toplantısı 2019’dan beri ilk kez gerçekleştirilmişti.

Sınır anlaşmazlığı

Çin ile Hindistan arasında Himalaya Dağları’nın çevrelediği belirsiz sınır hattı, egemenlik tartışmalarına neden oluyor. Akarsular, göller, buzullar ve karlı zirvelerin bulunduğu 3 bin 500 kilometrelik sınır, tarafları sık sık karşı karşıya getiriyor.

Pekin yönetimi, “Güney Tibet” olarak adlandırdığı Hindistan’ın Arunaçal Pradeş eyaletindeki 90 bin kilometrekarelik toprakta hak iddia ediyor. Yeni Delhi ise Aksay Çin Platoları’nı kapsayan 38 bin kilometrekarelik alanın Pekin yönetimince işgal edildiğini savunuyor.

Ladakh bölgesindeki Galvan Vadisi’nde 15 Haziran 2020’de Hint ile Çin askerleri arasında çıkan çatışmada 20 Hint askeri hayatını kaybetmiş, Çin de çatışmada 4 askerinin öldüğünü açıklamıştı.

Çatışmanın ardından iki ülkenin askeri birlikleri sınırda teyakkuz haline geçmiş, Hindistan bölgeye karadan havaya füze savunma sistemi, Çin de obüsler ve tanklar konuşlandırmıştı. Yaşanan gerginlik, dünyanın en büyük ordularına sahip ülkelerin kamuoylarındaki “savaş” söylemleriyle daha da artmıştı.

Uzlaşma zemini

İki ülkenin askeri heyetleri arasında sınırdaki gerilimi düşürmek amacıyla görüşmeler başlatılmıştı. Şubat 2021’den bu yana yapılan 21 tur görüşmede taraflar, Pangong Gölü, Gogra ve Galvan vadilerinin güney ve kuzey bölgelerindeki askerleri çekme konusunda anlaşmıştı.

Anlaşmazlığın çözümü için yürütülen müzakereler, 22 Ekim 2024’te anlaşmayla sonuçlanmış, taraflar iki ülke arasındaki geçici hududu oluşturan Fiili Kontrol Hattı’nın Ladakh bölgesinde karşılıklı devriye faaliyetlerinin düzenlenmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurmuştu.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Hindistan Başbakanı Narendra Modi, anlaşmanın ardından, 23 Ekim 2024’te Kazan’daki BRICS Liderler Zirvesi marjında yüz yüze görüşmüştü. İki lider, 5 yıl aradan sonra ilk kez bir araya gelmişti.

“Ejderha ile filin dansı”

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Cien, Bakan Vang’ın ziyaretine ilişkin açıklamasında, iki ülkenin, gelişmekte olan büyük ülkeler ve “Küresel Güney”in önemli üyeleri olduğunu belirterek “Ejderha ile filin dansı, birbirlerini destekleyen ortak olarak uyumlu işbirliği, iki taraf için de doğru seçimdir.” ifadesini kullandı.

Sınır sorununda uzlaşma zemini sağlanmasının ardından iki ülke arasında karşılıklı yakınlaşma adımları atıldı.

Yeni Delhi yönetimi, Çin vatandaşları için vize işlemlerini yeniden başlatırken Pekin yönetimi de Hint Budistlerin Çin’in Tibet Özerk Bölgesi sınırları içindeki kutsal saydıkları bölgelere erişimine yeniden izin vermişti.

Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar’ın geçen ay Pekin’e yaptığı ziyaretin ardından taraflar, Kovid-19 salgını ve Galvan Vadisi’ndeki çatışma sonrası iki ülke arasında durdurulan doğrudan uçuşların yeniden başlatılmasında anlaştıklarını duyurmuştu.

Öte yandan Yeni Delhi yönetimi, Pekin ile yürütülen müzakerelerde Uttarakhand eyaletindeki Lipulekh Gümrük Kapısı, Himaçal Pradeş eyaletindeki Şipki La Gümrük Kapısı ve Sikkim eyaletindeki Nathula Gümrük Kapısı’ndan sınır aşırı ticaretin sürdürülmesi için görüşmeler yürüttüklerini bildirmişti.

Trump iktidarında ABD’nin Hindistan’a karşı değişen tavrı

ABD’de Donald Trump’ın bu yılın başında yeniden iktidara gelmesinin ardından dünya, yeni Washington yönetiminin tek taraflı tarife artışlarıyla ekonomik ortaklarıyla ilişkilerini kendi lehine yeniden biçimlendirmeye çalıştığı döneme tanıklık ediyor.

Hindistan, bu dönemde tarife artışlarıyla hedef aldığı ülkelerin başında geldi.

Washington ile Yeni Delhi arasında tarife pazarlıkları sonuçsuz kalırken Trump yönetimi, geçen hafta karşılıklı tarifeler kapsamında Hindistan’a yüzde 25 ek gümrük vergisi getireceğini bildirdi. ABD Başkanı, buna gerekçe olarak Hindistan’ın “Amerika karşıtı BRICS Bloku’na üye olmasını” gösterdi. Trump, ayrıca Rusya’dan petrol ithal ettiği gerekçesiyle Hindistan’a 27 Ağustos’tan itibaren yüzde 25 ek gümrük tarifesi daha getirileceğini duyurdu.

ABD, önceki Başkan Joe Biden döneminde Çin’e karşı denge unsuru olarak Hindistan ile ittifak ilişkisi kurma yaklaşımını benimsemişti. Hindistan’ın, Japonya ve Avustralya ile Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) ittifakına dahil edilmesi, bu stratejik tercihin sonuncusuydu. Öyle ki Washington yönetimi, bölgede Hindistan’ın varlığına verdiği stratejik önemi vurgulamak üzere daha önce askeri ve stratejik terminolojide kullandığı “Asya-Pasifik” ifadesi yerine “Hint-Pasifik” terimini kullanmaya başlamıştı.

Trump ise tıpkı Avrupa ve NATO bağlantılı müttefiklerine yaptığı gibi, Hindistan ile de ittifak ilişkisini ikinci planda görürken ikili ticarette dengeye ve kişisel ilişkilerle yürütülen siyasi alışverişlere dayalı ilişkiyi tercih ediyor. Washington yönetiminin, Çin ve Rusya gibi rakibi ülkelerle müzakerelerini ABD’nin geleneksel müttefiklerine kıyasla daha eşit ve kibar üslupla yürüttüğü gözleniyor.

Çin ve Hindistan birlikteliğinin getireceği avantajlar

Dünyanın en büyük nüfusuna sahip iki ülkesi Çin ile Hindistan arasındaki ekonomik işbirliği, uluslararası ticarette engellerin arttığı dönemde her iki tarafa da ciddi avantaj sağlama potansiyeli taşıyor.

Bölgesel rakip olarak birbirlerine alternatif gösterilen devasa ölçekte pazarlara sahip iki ülke, karşılıklı ticari engelleri azaltarak ve tedarik zincirlerinde işbirliği yaparak ABD’nin uluslararası ticareti yeniden biçimlendirme girişimine karşı koyabilir.

Analistler, robotik, elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji donanımları gibi ileri imalat teknolojilerinde yetkin olan Çin ekonomisinin, organik kimyasallar ve belirli metallerin üretimiyle öne çıkan Hindistan ekonomisiyle tamamlayıcı birliktelik kurabileceğine dikkati çekiyor.

Öte yandan iki ülke, ABD dolarının uluslararası hakimiyetine karşı kendi para birimlerini uluslararası ticarette daha fazla kullanmak ve uluslararası ekonomi ve finans kurumlarında seslerini daha fazla duyurmak istiyor.

Çin ile Hindistan, yükselen iki büyük güç olarak çok kutuplu dünya düzenine geçişten en fazla fayda sağlayacak ülkelerin başında geliyor. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi çok taraflı ortak platformlarda ortaklıklarını sürdüren iki ülke, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ve Afrika Birliği (Afb) ile ayrı platformlarıyla ilişkilerini geliştirerek “Küresel Güney”e öncülük etme arayışında.

Tüm bu faktörler, Asya’nın iki devinin, aralarında rekabet ve anlaşmazlıklar nedeniyle çoğu zaman farklılaşan stratejik çıkarlarına karşın yeni küresel saflaşmalarda işbirliğine daha fazla ağırlık verebileceğine işaret ediyor.