CHP’li Sarıbal: Pamukta Çiftçi 35 TL’ye Üretiyor, Alım Fiyatları 40 TL’nin Altına Düşmemeli

(ANKARA) – CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, pamuk üretiminde yaşanan düşüşe ve çiftçilerin artan maliyet yüküne dikkati çekti, pamuk alım fiyatının en az 40 TL olması gerektiğini vurguladı. AK Parti döneminde 18,8 milyon ton pamuk ithal edildiğini ve 33,8 milyar dolar ödendiğini belirten Sarıbal, “Üretici emeğinin karşılığını alamazsa üretimden uzaklaşır, ithalat daha da artar” dedi.

Sarıbal, pamuk üretiminde yaşanan düşüşe ve çiftçilerin artan maliyet yüküne dikkat çekerek, pamuk alım fiyatlarının 40 TL’nin altına düşmemesi ve 160 kuruşluk destek priminin artırılması gerektiğini söyledi. Pamuk hasadı GAP, Çukurova ve Ege bölgelerinde başlarken, bu yıl kuraklık nedeniyle verimin ciddi ölçüde düştüğünü, üreticilerin ise düşük fiyatlar karşısında ayakta kalmakta zorlandığını ifade eden Sarıbal, “AKP döneminde toplam pamuk ihracatı 2,2 milyon ton, ithalat ise 18,8 milyon ton oldu. İhracattan 4,2 milyar dolar gelir sağlanırken, ithalat için 33,8 milyar dolar ödendi. Sadece 2025 yılında 800 bin ton ithalat yapıldı, 1 milyon 357 bin dolar ödendi. Çiftçi emeğinin karşılığını alamazsa pamuk üretiminden uzaklaşacak, ithalat daha da artacaktır” dedi.

“Pamuk üretim maliyeti kilogram başına 35 TL’ye ulaşmıştır”

Pamukta yaşanan istikrarsızlığın nedenlerinden birinin de üretici örgütlerinin güç kaybetmesi olduğunu söyleyen Sarıbal, Tariş, Çukobirlik ve Antbirlik gibi kooperatif birliklerinin kamu desteği eksikliği nedeniyle piyasadaki etkilerini kaybettiğini ifade etti. Milletvekili Sarıbal, TÜİK’in Eylül ayı verilerine göre enflasyonun yüzde 33,2 olduğunu, buna rağmen üretim girdilerinin çok daha yüksek oranda arttığını belirterek, “1998/99 sezonunda bu birliklerin kütlü pamuk alımlarındaki payı yüzde 25 seviyesindeyken, 2024/25 sezonunda sadece yüzde 3,5’e gerilemiştir. Bu tablo, üretici örgütlerinin piyasada belirleyici olma gücünü ortadan kaldırmıştır. Son bir yılda ÜRE gübresi yüzde 75,3, DAP gübresi yüzde 51,3, 20.20 kompoze gübre yüzde 48,6, amonyum nitrat gübresi yüzde 39,6, mazot ise yüzde 31 oranında artmıştır. Pamuk üretim maliyeti kilogram başına 35 TL’ye ulaşmıştır. Buna rağmen serbest piyasada fiyatlar 27-28 TL seviyesinde seyretmektedir” diye konuştu.

“Pamuk üreticileri alternatif ürünlere yönelmeye başlamıştır”

Milletvekili Sarıbal, 2024/2025 sezonunda 467 bin hektar alandan 830 bin ton lif pamuk elde edildiğini, ancak ABD Tarım Bakanlığı’nın raporuna göre bu yıl üretimin yüzde 19 düşerek 700 bin tona gerileyeceğini söyledi. Bu gerilemede düşük fiyatlar, yetersiz su kaynakları ve artan kuraklık gibi nedenlerin etkili olduğunu belirten Sarıbal, “Özellikle mazot, gübre, tohum, ilaç ve işçilik gibi girdi maliyetlerinin artması, pamuk fiyatlarının düşmesi gibi nedenlerle pamuk üreticileri alternatif ürünlere yönelmeye başlamıştır. Devlet Su İşleri pamukta sulama için yeterli suyu sağlayamamış; bu durum, Aydın ve İzmir yörelerinde üretimi olumsuz etkilemiştir” ifadelerini kullandı.

“Gümrük Birliği Anlaşması yeniden gözden geçirilmeli”

Pamukta dış ticaret dengesinin Türkiye aleyhine olduğunu belirten Sarıbal, “AKP döneminde toplam pamuk ihracatı 2,2 milyon ton, ithalat ise 18,8 milyon ton oldu. İhracattan 4,2 milyar dolar gelir sağlanırken, ithalat için 33,8 milyar dolar ödendi. Pamuk, AB-Gümrük Birliği kapsamında sanayi ürünü olarak işlem görmekte ve gümrük vergisinden muaf tutulmaktadır. Bu nedenle yerli üretici korunamamakta, pamukta dışa bağımlılık artmaktadır. Gümrük Birliği Anlaşması yeniden gözden geçirilmeli ve pamuk tarım ürünü statüsünde değerlendirilmelidir” dedi.

“Türkiye bugün az gelişmiş ülkelerin klasik bağımlılık modeline sokulmuştur”

Sarıbal, AK Parti iktidarının hazırladığı yeni yasa teklifleriyle doğayı, emeği ve kamusal alanları şirketlere devrettiğini belirterek sert tepki gösterdi. Sarıbal, “Cumhuriyet’in ‘kamu yararı’ ilkesi yerle bir edilmiştir. Yasa kitaplarında artık ‘halk’ yok, ‘piyasa’ var. ‘Yaşam alanı’ yok, ‘yatırım alanı’ var. Türkiye bugün az gelişmiş ülkelerin klasik bağımlılık modeline sokulmuştur. Doğası, ormanı, kıyısı, tarım alanı şirketlerin yağmasına yasal kılıfla açılıyor. ‘Yatırım’ adı altında yapılan her düzenleme, aslında ülkenin geleceğini ipotek altına alan bir sömürü modelidir. Bu artık yasallaşmış bir yağma rejimidir. Cumhuriyet’in kamu yararı ilkesi yok edilmiştir” dedi.

AK Parti’nin Meclis’e sunduğu Milli Parklar ve Kültür Alanlarını Düzenleyen Kanun Teklifine değinen Sarıbal, “Teklifin özellikle 5. maddesi, doğa koruma ilkelerini zayıflatabilecek ifadeleriyle dikkat çekiyor. Bu düzenleme, korunan alanlarda kamu yararı bahanesiyle doğa koruma ilkelerinin istisnalarla delinmesine zemin hazırlıyor. Bu maddeyle milli parkın içinde otel, spa, dinlenme tesisi gibi yapılar, ‘termal su kullanımı’ bahanesiyle inşa edilebilir. Böylece korunan alanların ekolojik bütünlüğü, su döngüsü ve doğal habitatı ciddi biçimde tehdit altına girer” diye konuştu.

“Tarım ve gıda politikası iktidarlara göre değişemez”

Milletvekili Sarıbal, Bursa’daki su krizi üzerinden yaşanan ekolojik duruma ilişkin şunları anlattı:

“Bursa’nın barajlarını besleyen su havzaları maden ve sanayiyle delik deşik edildi. Uludağ’ın suları şirketlerin tesislerine indirildi. ‘Su şehri’ Bursa, suyu en pahalı kullanan şehir haline geldi. Barajlardaki doluluk oranı yüzde 0,5’e düştü, kent 12 saatlik su kesintileriyle yaşıyor. Bu yalnızca Bursa’nın değil, Türkiye’nin geleceğinin fotoğrafıdır. Çünkü suyun olmadığı yerde tarım, tarımın olmadığı yerde yaşam yoktur. OECD verilerine göre Türkiye yüzde 33,3 gıda enflasyonu ile 38 ülke arasında açık ara birinci. Su, beslenme ve gıda temel insanlık haklarıdır. Devletin görevi bunları piyasaya değil, halka sunmaktır. Tarım ve gıda politikası iktidarlara göre değişemez.”