Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ’nin (BEDAŞ) yürütücülüğünü üstlendiği AR-GE projesi, organik atıklardan üretilen gözenekli karbon yapılarla hidrojenin daha verimli ve çevre dostu depolanmasını sağlayarak temiz enerji dönüşümüne ve sürdürülebilir atık yönetimine katkı sunuyor.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, BEDAŞ, söz konusu projeyle çevre dostu ve düşük maliyetli hidrojen depolama sistemleri geliştirmeye yönelik bilimsel başarıya imza attı.
BEDAŞ AR-GE ekibi ile Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necip Atar tarafından geliştirilen proje kapsamında, atık biyokütle kullanılarak yüksek hidrojen depolama kapasitesine sahip gözenekli karbon yapılar üretildi.
Atık biyokütlenin değerlendirilmesinin yenilenebilir kaynaklardan karbon bazlı malzemeler üretmenin etkili ve ekonomik bir yolu olarak öne çıktığına işaret edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Çalışmalarımız sonrasında organik atıklardan elde edilen biyokütle, termokimyasal yöntemlerle işlendi ve karbon bazlı nano malzemeler haline getirildi. Bu malzemeler, hidrojenin daha verimli depolanabilmesi amacıyla çeşitli metalik nano parçacıklarla doplandı. Elde edilen gözenekli ve grafit türevi karbon yapılar, özellikle metal katalizörlerle desteklendiğinde hidrojen tutma verimliliğinde önemli iyileşmeler sağlandığı gözlemlendi. Sürdürülebilir enerji sistemleri ve yakıt hücreleri gibi alanlarda kullanım potansiyeli taşıyan yenilikçi bir enerji depolama çözümü geliştirmeyi başardık. Yaptığımız çalışmalar, yalnızca enerji verimliliği açısından değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik yönünden de önem teşkil etmektedir.”
BEDAŞ ve Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necip Atar tarafından geliştirilen Ar-Ge projesi organik atıklardan elde edilen biyokütlenin ölçüm sonuçları, hidrojen ekonomisinin gelişimine katkı sağlarken, geleceğin temiz enerji teknolojilerine yönelik önemli bir adım olarak da değerlendiriliyor.
Bu sayede, hidrojen tutma kapasitesi literatüre göre daha yüksek olan karbon bazlı malzemenin, enerji kesintileri sırasında abonelere daha uzun süre enerji tedariki sağlanmasında önemli etkisi olacağı öngörülüyor.