Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç’tan Gümrük Birliği Vurgusu

Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği kapsamının genişletilmesinin AB için de ortak çıkar niteliği taşıdığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın katılımıyla ASO tarafından gerçekleştirilen “Geleneksel Büyükelçilikler Resepsiyonu”, Ankara Etnografya Müzesi’nde gerçekleştirildi.

Seyit Ardıç, resepsiyonun açılışında yaptığı konuşmada, yabancı misyon temsilcileri ile sanayicilerin bir araya geldiği davetlerin önemine işaret ederek, “35 milyar dolara yaklaşan dış ticaret hacmiyle önemli bir potansiyeli barındıran Ankara’nın, ülkelerinizdeki iş dünyasıyla ticari ve ekonomik faaliyetlerini birbirlerini tamamlayacak şekilde artırabiliriz.” diye konuştu.

Ardıç, Ankara’nın stratejik konumu, güçlü sanayi altyapısı ve gelişen teknolojik ekosistemiyle Türkiye’nin ekonomi merkezi konumunda olduğunu belirterek şunları kaydetti:

“14 organize sanayi bölgesi, 14 teknoparkı, 157 AR-GE merkezi, 37 tasarım merkezi ve 22 üniversitesi ile Türkiye’nin en güçlü inovasyon ve teknoloji altyapısına sahip illerinden biriyiz. Ankara, 2024’te gerçekleştirdiği 15 milyar dolarlık ihracatında yüzde 12,1 yüksek teknoloji payı ile yüzde 3,6 olan Türkiye ortalamasının ve diğer 5 büyük sanayi şehrinin çok üzerinde bir performans gösterdi. Şehrimiz, sahip olduğu güçlü üniversite ekosistemi, savunma sanayi odaklı yatırımlar ve teknoparkların hızlı gelişimi sayesinde AR-GE harcamalarında İstanbul’u geride bırakarak, ilk sırada yer almıştır.”

ASO’nun Türkiye’de ilk kez hazırladığı İllerin Teknolojik Gelişmişlik Endeksi ASO-İLTEK sonuçlarına göre Ankara’nın 81 il içinde 1. sırada yer aldığını aktaran Ardıç, Ankara’nın yenilik ve teknolojinin merkezi haline geldiğini anlattı.

Ardıç, Ankara’nın uluslararası direkt uçuşlarda yetersiz olduğuna dikkati çekerek, “Başkentimizin küresel ölçekte erişilebilirliğini kolaylaştıracak yeni direkt uçuş hatları için AJET ile yürüttüğümüz çalışmalardan yakın zamanda somut sonuçlar alacağımızı öngörüyoruz.” ifadesini kullandı.

Orta Vadeli Programa (OVP) ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Ardıç, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeyi tesis etmesi ve makroekonomik istikrarı sağlamasında kayda değer bir aşama kaydettiğini, küresel değer zincirleri ile etkin bir entegrasyon sağladığını söyledi.

-Gümrük Birliği’nin genişletilmesi

Ardıç, Türkiye ve AB arasında 1995’ten bu yana yürürlükte olan Gümrük Birliği’nin en önemli yapı taşlarından birisi olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Mevcut anlaşma ise yalnızca sanayi ürünleri ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsadığı için artık günümüz ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Bu tablo, hem serbest ticaret anlaşmalarında hem de AB ile ikili ticaret anlaşmalarında asimetrik bir yapı oluşturmakta ve ülkemizi küresel rekabette dezavantajlı bir konuma taşımaktadır. Gümrük Birliği’nin kapsamının genişletilmesi, yalnızca Türkiye için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği için de ortak çıkar niteliği taşımaktadır. Avrupa’nın en büyük ticaret ortaklarından biri olmamızın yanı sıra, tedarik zincirlerinde stratejik bir üretim ve lojistik merkezi konumundayız. Bu gerçek, güncellemenin karşılıklı fayda sağlayacağını açıkça göstermektedir.”

Vize süreçlerinde yaşanan aksaklıklara değinen Ardıç, yeni iş birlikleri kurmak istendiğinde uzun ve zahmetli vize prosedürleri ile karşı karşıya kalındığını ifade etti. Ardıç, programda bulunan büyükelçilere seslenerek, “Ülkelerinizden satın aldığımız bir makinayı teslim almaya gitmek için bile vize alamıyoruz. Ne yapmamız gerekiyor? Bu konuda sizlerden iş dünyasına desteğinizi bekliyoruz. İnanıyoruz ki, vize süreçlerinin kolaylaştırılması ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesiyle ülkemiz ile Avrupa Birliği arasındaki iş birliği çok daha güçlü ve verimli bir zemine kavuşacaktır” dedi.

Ardıç, Gazze’de yaşanan gelişmeleri ilişkin olarak da şunları kaydetti:

“Gazze’de kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir insanlık dramı yaşanıyor. Masum çocukların çığlıkları, annelerin feryatları yüreklerimizi dağlıyor. Yıkılmış evlerin enkazı altında kaybolan hayatlar; tüm dünyanın gözü önünde yok olup gidiyor. İnsani değerlerin böylesine hiçe sayılması, sivillerin katledilmesi, sağ kalanların temel insani ihtiyaçlardan yoksun bırakılması; aklen, vicdanen ve hukuken kabul edilemez. Filistin halkının acılarını yürekten paylaşıyor, barış ve güven ortamının bir an önce sağlanmasını diliyorum. Bu mesaj, sadece bir üzüntü ifadesi değil; aynı zamanda insanlık onuruna sahip çıkmak için bir çağrıdır.”