İlahiyatçı yazar Ali Rıza Demircan, Kur Korumalı Mevduat uygulamasının sona ermesine ilişkin Mirat Haber’de dikkat çeken bir yazı yazdı.
“KKM’ın oluşturulmasına şiddetle karşı çıkmıştım. Nasıl bir alternatif oluşturulması gereğine dair “Milletimizin Birikimleri Borsa’ya Yönlendirilmelidir” başlıklı bir yazı yazmış ve Akittv’de bir program sunmuştum” diye yazan Demircan, “Ama dinletemedim. 18lirayaçıkan doları yeniden 10 liraya düşürmek için oluşturulan KKM, yaklaşık bir buçuk sene sonra iflas etti” ifadelerini kullandı.
“YÜZBİNLERİ FAİZE YÖNELTTİK”
Demircan ayrıca “Bir diğer anlatımla KKM 3,2 trilyonu bulunca, ödenen ve ödenecek olan kur farkı 210 milyara yükselince ve dolar da iki katı bir yükselişle 27 lirayaçıkınca hükümet işe noktakoydu.
Sonuçta yüzbinleri faize yönelttik, zenginleri daha zengin edip bankaları abad ettik. Ülkemiz de faiz ülkesi oldu. Kazığı da derinden derine duyarcasına milletimiz yedi” diyerek 2021 yılında yayınlanan yazısını paylaştı.
Demircan’ın 2021 yılında yazdığı yazı şöyle:
“Muhterem Hayrettin Karaman Hocamızın ” Azdırılan para piyasasına çare” başlıklı yazısını okudum. Bazı değerli ilim adamlarımızdan yaptığı alıntılarla hocamız Yeni Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat hesaplarında kur artışları sebebiyle verilecek paranın faiz olup olmadığını tartışıyor ve ödenecek ilavenin faiz olmadığı yargısına varıyor.
Hocamız beni mazur görsünler bu çaba beyhudedir ve faydadan ziyade maddi ve manevi zararlar oluşturacak vasıftadır.
CUMHURBAŞKANIMIZ BİZİMDİR
Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan kardeşimiz özellikleri- güzellikleri ve de hataları-eksikleri ile bizim kardeşimizdir.
Zati değerleri ve kendisini eleştirdiğimiz hususlarda iç ve dış muhaliflerinin alternatif oluşturacak kişilik ve programlardan yoksun oluşları sebebiyle Recep Tayyib kardeşimiz, geçen 19 yılda olduğu gibi bu gün de tercihimizdir.
Eleştirdik ve eleştireceğiz ama kendisini inançlarımız ve yaşam ölçülerimizin karşıtlarına da yedirtmeyeceğiz. Yedirtmeyeceğiz de “Marûf’a çağırma ve Münker’den sakındırma” görevimizi de yapacağız.
TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞTİRMEYE ÇALIŞTIĞIM LAİK BİR DEVLETTİR
Türkiye Cumhuriyeti, Anayasası ile İslam’ın bir hayat düzeni şeklinde algılanarak eğitim, hukuk ve ekonomi gibi her hangi bir toplumsal alanda hayata yön verilmesi çabasınısuç haline getirmiş jakoben laik bir devlettir.
Milletimizin imanı ve irfanı ile içselleştirmediği bu dışlayıcı, ötekileştirici ve baskıcı jakoben laikliği 19 yıllık iktidarımızda İmam hatip nesli eliyle kısmen demokratikleştirdik ama İslam’a yönlendiremedik. Pek çok önemli ama yüzeysel işler yaptıysak da İslam’ı çağrıştıracak devrimler yapamadık. Yapabilir miydik? Belki bir ucundan başlayabilirdik.
Batıya eklemlenen ülkemizi bilgi, kadro ve tecrübe yetersizliği sebebiyle ancak batıyataparların izinde yönetebildiğimiz için özellikle de Borca Dayalı Para Sistemi ve Faize Dayalı Ekonomi Düzeni’ni islah edemediğimiz için azim hatalar yaptık.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI’NI KURAMADIK
Şimdilerde hisselerinin çoğuna sahipse de Ülkemiz henüz Merkez Bankası’nı milli parasını basabilen Türkiye Cumhuriyet(i) Merkezi Bankasına dönüştüremedi. Bunun içindir ki bu bankamızın bastırdığı 241 milyar Türk lirasına karşılık zalim ve sömürücü bankacılık düzenine verdirilen kredi 4.2 tirilyondur. Ve bu kredilerin önemli bir bölümünü, hiçbir mali temeli olmayan kaydi paralar oluşturmaktadır ve bu paraların bile faizleri alınarak milletimizin kanı emilmektedir.
Ülkemizin dış borçlarının yalnızca üçte biri devletin borcudur ve bu borçların faizlerinin ödenmesi için 2022 bütçesinde ayrılan para 240 milyardır. Özel sektörle birlikte ödenecek dış borç faizi bunun için üç katı olacaktır. Bir diğer anlatımla fakir milletimiz her gün iki milyar borç faizi ödeyecektir. İç borçlar ve faizleri ise ayrı bir felaket.
FAİZ VE DÖVİZ KISKACI
Dövizle yapılan borçlanmalar ve ödenmekte olan faizler sebebiyle faiz ve döviz cenderesine girdik. Üstelik bir de silah sanayiinde ve dış politikada etkinleşmemiz sebebiyle dış dünya da üzerimize gelmeye başladı.
Dünyada faizler 0.25 ile başlamakta ama bizde Merkez Bankası Politika faizleri yani şimdilik Merkez Bankası’nın bankalara uyguladığı faiz oranı yüzde ondört (14). Ekonomiyi ellerine teslim ettiğimiz zalim bankacılığın uyguladığı faiz ise yüzde yirmibeşlerde. Böylesi bir ekonomide beklenen adılımlar atılabilir, yatırımlar yapılabilir mi?
Ülkemizde yapılan tartışmamalara bakarsanız faiz oranlarının yüzde üçlere düşürüldüğünü sanırsınız. Öteden beri büyük faiz oranlarına alıştırdığımız kesimler ve Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyarak birkaç defa altınları ve dövizlerini bozdurduğu için darbe yiyen halkımız, bu defa bildiğini okuyarak dolara hücum etti ve bilinenler oldu.
PEKİ ÇARE OLARAK NE YAPILDI?
Peki çare olarak ne yapıldı? Yeni Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat uygulamasına geçildi. Yani kapitalist mantıkla yapılan hata, belki yüzüncü defa tekrarlanarak milletimiz bankacılığa yönlendirildi. Nass (Kuran ve Sünnet) gereği faize karşı çıkıyoruz denirken Milyonlarca insanımızı faize yönelterek günaha batırdık. Bankacılık sistemi şimdi, yatırılacak mevduatları asgari on beş yirmi katı kaydi paraya dönüştürüp vereceği kredilerin faizlerini alarakmilletimizin kanını emmeyi daha bir sürdürecek. Üstelik faize yatırılan mevduata garantiyi 200 BİN liraya çıkardık. Gidiş iyiye değil.
HAYRETTİN HOCAMIZ DAHİL BİZ NE YAPIYORUZ?
Hocamızın başını çektiği ilahiyatçılarımız olarak biz ne yapıyoruz? Savaş açmamız gereken sisteme ödenecek kur farklarının faiz olup olmadığını tartışıyor ve mevcut uygulamaya dolaylı destek veriyoruz. Ayıptır/günahtır.
Piç olan “Borca dayalı para sistemi ve faize dayalı ekonominin” pisliklerini temizlemek bize mi düştü?
Tamam ülke bizimdir, çare üretelim. Bizim yapmamız gereken, Cumhurbaşkanımız ve Maliye bakanımızın dikkatlerine sunduğumuz “Devlet Denetimli ve Destekli Borsacılık Düzeni” türünden çıkış yolları göstermek olmalıdır.
Aranırsa nice nice çıkış yolları bulunabilir.
RECEP TAYYİP KARDEŞİMİZDEN VAZGEÇMEDİK
Biz Recep Tayyip kardeşimizi, bizim değerlerimizin bağlısı insan olarak destekledik. Bize göre mevcut kadrolarıyla o, ilgası milletimizin çoğunluğunun bilinçli desteğini gerektiren bu zalim düzenden korunamazdı, nitekim korunamadı ve de koruyamadı.
Bendeniz son beş yıl içinde kendimce yol gösteren onlarca makale yazdım ama duyuramadım, halâ daha eleştiriyorum ama -yalnızca ve sadece imanım doğrultusunda hareket ettiğim için- Recep Tayyip kardeşimden de vaz geçmiyorum. Çünkü onu eleştirdiğimiz noktalarda bize ümit verecek alternatif fikrî ve fiilî bir gelişme yok. O halde ruhuyla bizim olan kardeşimizi niçin feda edelim.
Feda etmeyelim ama yapığı yanlışları onaylayarak değil, yapması gerekenleri teklif ederek destekleyelim. Biz ilahiyatçılar ne işe yararız?
SÖZÜ RABBİMİZİN BEYANI İLE BAĞLAYALIM
“(Ey yükümlü insan! Nefsine ve çevrene)söyle : ‘(Savaşılması gereken faiz benzeri) pis-kötü-çirkin olan şeyler ile ( yatırım ve yardımlaşma gibi) iyi-güzel şeyler mukayese edilemez, pis-kötü ve çirkin olanın çokluğu beğenini kazansa ve çıkarına uygun düşse bile. O halde, siz ey derin kavrayış sahipleri, Allaha karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki mutluluğa eresiniz.”