Haber : Narin Diri & Nilgün Hande Öztürk
(ANKARA) – ABD Enerji Bakanı Chris Wright, Avrupa temaslarının ardından çevrim içi basın toplantısında Trump yönetiminin “sağduyulu enerji politikası” olarak isimlendirdiği fosil yakıt üretim ve tüketimine dönüş politikasını anlattı. Wright, ANKA Haber Ajansı’nın sorusuna verdiği yanıtta, Washington’un hidrokarbon üretimini artırarak Rusya‘nın enerji pazarındaki payını küçültmeyi hedeflediğini belirtti. Wright ayrıca Avrupa seyahatinde İran‘ın nükleer programına ilişkin BM’ye bağlı nükleer enerji denetçisi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile görüşeceğini söyledi.
ABD Enerji Bakanı Chris Wright, Avrupa temaslarının üçüncü gününde Brüksel’de çevrim içi bir basın toplantısı düzenledi. 8–12 Eylül tarihleri arasındaki seyahati kapsamında Milano, Viyana ve Brüksel’de hükümet yetkilileri ve sektör temsilcileriyle görüşen Wright, ABD’nin “sağduyulu enerji politikalarına dönüşünü” anlattı.
“ABD’de vatandaşlarımız için uygun fiyatlı enerjiyi geri getirmek istiyoruz” diyen Wright, sanayiiyi ülkeye geri getirmek istediklerini belirterek, “Yapay zeka yarışında kazanmak ve lider olmak istiyoruz. Tüm bunlar, çok daha uygun fiyatlı, güvenilir ve 7/24 elektrik üretimi gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
11 Eylül saldırılarının yıldönümü ve Charlie Kirk’ün ölümü
Wright, sözlerine 11 Eylül 2001 tarihinde El Kaide’nin Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırmasını 24’üncü yılı olduğunu hatırlatarak başladı. Wright ABD’de dün öldürülen muhafazakar aktivist Charlie Kirk’ü de anarak şöyle dedi:
“Ciddi bir hatırlatmayla başlamak istiyorum. Bugünden tam 24 yıl önce, alçak bir terör saldırısı Amerika Birleşik Devletleri’ni vurdu ve 2.976 Amerikalının hayatına mal oldu. O kayıplardan etkilenen ailelere ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ülkemiz ve dünyamız, böylesine vahşi bir terör eylemiyle derinden şekillendi. Saldırıların gerçekleştiği saatte bir dakikalık saygı duruşunda bulunacağız.
Ayrıca dün Charlie Kirk’ün trajik ölümünü de üzüntüyle anmak istiyorum. Bir suikastçinin kurşunu, ulusumuzun kurucu babalarının ruhunu yeniden canlandırmaya kendini adamış bir Amerikalıyı susturmaya çalıştı. Bunlar Amerikalılar için, ve eminim dünya vatandaşları için de, acı verici olaylardır.
ABD Başkanı Donald Trump’ın “sağduyulu” yeni enerji politikası: Yeşil enerjiye veda, fosil yakıtlara dönüş
Şimdi enerjiden bahsetmek istiyorum. Başkan Trump birçok nedenle seçildi, ama en önemlisi federal hükümete sağduyuyu geri getirmekti. Amerikalılar, bireysel özgürlükleri kısıtlayan yukarıdan aşağıya artan kontrol yüzünden hayal kırıklığına uğramıştı. Onlar, Amerikan değerlerine ve Amerikan yaşam tarzına yeniden güven ve inanç getirilmesini istiyordu.
Başkan Trump’ın gündemini ‘evde refah ve yurtdışında barış’ olarak özetleyebilirim. Amacı, ekonomiyi canlandırmak, özgürlük ve fırsatları genişletmek ve dünyaya mümkün olan her şekilde barış getirmek. Zamanının büyük kısmını çatışmalarla ilgilenmeye adadı — Amerika Birleşik Devletleri’nin bunları sona erdirmeye yardımcı olmak için kullanabileceği kaldıraçları, ‘havuçları ve sopaları’ inceledi.
Benim alanımda enerji merkezde yer alıyor. Enerji yalnızca ekonominin bir sektörü değildir; diğer her şeyi mümkün kılan sektördür. Uygun fiyatlı, güvenilir ve güvenli enerjiye erişim, hayattaki fırsatlarınızı belirler. Dünyada 2 milyar insan hala temiz pişirme yakıtlarına erişemiyor. Yemek pişirmek ve evlerini ısıtmak için içeride odun yakıyorlar ve Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bu iç hava kirliliği her yıl 2 ila 3 milyon insanın ölümüne neden oluyor. Ben bunu küresel enerjideki en acil sorun olarak görüyorum.
Ama daha zengin ülkelerde bile birçok hane enerji faturalarını ödemekte zorlanıyor. Hükümetler fiyatları yükselttiğinde ise sanayiler yok olmuyor, yalnızca daha ucuz enerjiye sahip bölgelere taşınıyor. Onlarla birlikte işler, ekonomik değer ve emisyonlar da gidiyor.
Önceki yönetim altında dört yıl boyunca, ABD iklim değişikliğiyle mücadele için sözde ‘her şey dahil’ bir program izledi. Ama bu politikaların hiçbiri küresel emisyonları azaltmayla gerçek anlamda örtüşmedi. Başkan Biden göreve geldiğinde fosil yakıtları sona erdirmeyi vaat etti. O sırada hidrokarbonlar birincil enerjimizin yüzde 82’sini oluşturuyordu. Görevden ayrıldığında hala yüzde 82 idi. Başkan Trump’ın liderliğinin yalnızca sekiz ayında, petrol ve doğal gaz fiyatları düştü. Elektrik fiyatları uzun vadeli sistem maliyetleri nedeniyle yüksek kalıyor, ama hedef net: enerji bolluğu. Politikaları, Amerikan enerjisini serbest bırakmayı, enerji yoğun üretimi ülkeye geri getirmeyi ve ABD’nin yapay zeka yarışında önde kalmasını sağlamayı hedefliyor. Her iki hedef de çok daha fazla enerji üretimi gerektiriyor.
Enerjiyi küresel ölçekte de istikrarlı bir güç olarak görüyoruz. Amacımız, Amerikan enerji ihracatlarını müttefiklere ulaştırarak onların dostlardan gelen güvenli arzlara güvenmesini sağlamak. Bu özellikle Avrupa’da önemlidir; çünkü doğal gazın neredeyse yarısı bir zamanlar Rusya‘dan geliyordu. Biz bunu sıfıra indirmeye çalışıyoruz ve ABD enerji ihracatları bu açığın büyük bölümünü kapattı. Hedefimiz, AB’ye Rus enerji ithalatı tamamen sona erene kadar devam etmek.”
İngiltere’nin yenilenebilir kaynaklara odaklanan enerji politikasına yönelik eleştiri
İngiltere’nin, enerji geleceğini yenilenebilir kaynaklar üzerine inşa etme, petrol ve gazı aşamalı olarak bırakma gayretlerinin ekonomi alanındaki risklerine ilişkin bir soruya Wright şöyle yanıt verdi:
“ABD’de, Başkan Biden da aynı yolu izlemek istedi. Küresel ölçekte, rüzgar, güneş, bataryalar ve iletim hatlarına 4 ila 5 trilyon dolar harcadık. Yine de bu kaynaklardan gelen enerji toplamın yüzde 3’ünden az, ABD’de yaklaşık yüzde 3. Yani, kayıtlara bakıldığında çok yatırım var ama fazla enerji yok.
Yaygınlığın yüksek olduğu yerlerde, örneğin Birleşik Krallık’ta, elektrik fiyatları fırladı ve enerji yoğun sanayiler ülkeyi terk etti. Sanayiyi Asya’ya taşımak yeşil politika değildir, yalnızca işleri, ekonomik faydaları ve emisyonları kaydırır.
Bir dış gözlemci olarak izlemek zor insanın içini acıtıyor. Sanayiyi Asya’ya taşımak yeşil politika değildir, yalnızca işleri, ekonomik faydaları ve emisyonları kaydırır. Birleşik Krallık, sera gazı emisyonlarında herhangi bir ülkenin en yüksek oransal düşüşünü yaşadı, yaklaşık yüzde 40. Ama bunun neredeyse dörtte üçü, yeni teknolojilerden değil, enerji tüketiminin azalmasından kaynaklandı. Enerji yoğun sanayiler basitçe ülkeyi terk etti. Bu, tasarruf edilen enerji değil; başka yerde, genellikle Asya’daki kömürlü santrallerde tüketilen enerji.
Fiyatları yükselttiğinizde, insanlar kışın evlerini daha az ısıtıyor, konforlarından ödün veriyor ve yaşam kalitelerini düşürüyor. Bu, küresel emisyonları anlamlı şekilde azaltmıyor. Bunu yapmanın tek yolu, uygun fiyatlı, güvenilir, güvenli ve düşük karbonlu enerji kaynakları geliştirmektir.
Bugüne kadar karbon azaltımının en büyük itici gücü doğal gaz oldu. ABD’de kaya gazı fiyatları öylesine düşürdü ki, gaz kömürün yerini baskın güç kaynağı olarak aldı. Bu piyasa odaklı geçiş, ABD’ye mutlak rakamlarla dünyadaki en büyük emisyon azaltımını sağladı.”
Washington hidrokarbon üretimini artırarak Rusya‘nın payını küçültmeyi hedefliyor
ANKA Haber Ajansı’nın, geleneksel enerji kaynaklarına dönüşün, Avrupa’nın Rusya‘ya enerji bağımlılığını azaltma sürecini yavaşlatabileceğine ilişkin sorusu üzerine Chris Wright şu değerlendirmeyi yaptı:
” Rusya‘ya ve ona olan bağımlılığa gelirsek, Rusya‘nın üretimi artmıyor. Düz bir seyir izliyor veya yavaş yavaş düşüyor. Yirmi yıl önce ABD dünyanın en büyük petrol ithalatçısı ve en büyük net doğal gaz ithalatçısıydı. Bugün, açık farkla dünyanın en büyük petrol üreticisiyiz ve doğal gazda da rakiplerimizin iki katı farkla en büyük üreticiyiz. Ayrıca, dünyanın en büyük net doğal gaz ihracatçısıyız.
Dolayısıyla, Rusya‘nın piyasa gücüyle mücadele etmenin en iyi yolu, dünyanın her yerinde hidrokarbon üretiminin büyümesini sağlamak. Bu, Rusya‘nın pazar payını yıldan yıla küçültür. Küresel petrol talebi yılda yüzde 1’den biraz fazla, kömür %2, doğal gaz ise %3 oranında artıyor. Rusya‘nın üretimi artmadığı için pazar payı küçülüyor. Bu, onların gücünü tamamen ortadan kaldırmaz, ama düzenli biçimde azaltır.”
ABD, Ukrayna savaşının ardından 2023 ve 2024’te dünyanın en büyük LNG ihracatçısı oldu. doğalgazın -160 (Celcius) derece civarında sıvılaştırılmasıyla elde edilen LNG gemilerle taşınabiliyor. Sıvılaştırma, nakliye ve yeniden gazlaştırma adımları ve özellikle tedarik sırasında meydana gelen metan sızıntıları, boru hattı gazına kıyasla daha fazla emisyon yaratıyor. Öte yandan bazı akademik çalışmalar, kısa vadeli (20 yıl) iklim etkisi hesabında metan nedeniyle LNG’nin kömürden bile daha zararlı olabileceğini savunuyor.
“Çin, küresel güvenlik için artan bir tehdit oluşturuyor”
Avrupa Birliği (AB) ve İngiltere’nin, pil ve güneş panelleri gibi enerji kaynakları konusunda Çin teknolojisine olan bağımlılığını azaltması gerektiğini düşünüp düşünmediği sorulan Wright, şu yanıtı verdi:
“Bence bunun cevabı kesinlikle evet. Çin’in on yıllardır hızla büyüyen bir ekonomik güç olduğunu biliyorsunuz. Bu hikayede bazı olumlu yönler de var, birçok insan yoksulluktan kurtuldu. Ancak Çin’in şu anki lideri, ülkesinde insan haklarına çok az saygı gösteriyor ve dünya çapında oldukça agresif davranıyor. Çin’den gelen siber saldırılar da var. Çin, küresel güvenlik için artan bir tehdit oluşturuyor.
Bu sorunu da çözmek ve Çin’i, istek ve çıkarlarımız konusunda dünyanın geri kalanıyla daha uyumlu hale getirmek isteriz. Ancak bu konuda önemli bir ilerleme kaydedilmedi ve bence bu zor bir hedef. ABD ve müttefiklerimizin hedefi, Çin’den yapılan ithalata bağımlılığımızı, özellikle de enerji ve enerji sistemleri gibi ekonomik ve ulusal güvenlik açısından kritik konularda azaltmaktır.”
“Dünyada daha fazla enerji istiyoruz”
Wright ayrıca Avrupa gezisine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Öncelikle, yönetim Avrupa Birliği’ndeki tüm müttefiklerimizin büyük hayranıdır. Atlantik Okyanusu’nun bu tarafında ise jeopolitik, ekonomi ve kültürel iş birliği alanlarında uzun ve zengin bir geçmişimiz var. Bunu mümkün olduğunca geliştirmek istiyoruz. Bu seyahat benim için Milano’daki Gaz Teknolojisi Forumu’nda başladı. Doğal gaz, gezegendeki en hızlı büyüyen enerji kaynağıdır. Yüzde olarak değil, bu önemli değil, dünyaya eklenen yeni enerji olarak.
Dünya 2010 yılında 500 eksajoule enerji tüketmiş ve şu anda yılda yaklaşık 600 eksajul enerji tüketmektedir. Bu 100 eksajul fazladan enerjinin yüzde 35’i, gezegendeki en hızlı büyüyen enerji kaynağı olan doğal gazdan gelmektedir. İkinci sırada kömür, üçüncü sırada petrol ve uzak dördüncü ve beşinci sırada güneş ve rüzgar enerjisi bulunmaktadır.
Dünyada daha fazla enerji istiyoruz ve uygun fiyatlı, güvenilir ve güvenli bir gaz teknolojisi konferansı harika oldu. Dünyanın dört bir yanından gelen alıcılar ve üreticilerle konuşurken, doğal gaz ekosistemini nasıl büyütebiliriz? Brüksel’de, AB’n-deki meslektaşlarımızla harika diyaloglar kurmak için buradayım. Ticaret, Rusya ve Ukrayna’daki barış ve daha birçok konuyu tartışacağız.”
“Başkan Trump ve yönetimi, nükleer silahlı bir İran‘ı kesinlikle kabul etmeyecek”
Sözlerini bitirirken İran‘ın enerji politikasına değinen Wright şöyle dedi:
“Buradan ayrıldıktan sonra, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı toplantısı için Viyana’ya gideceğiz. Orada dünyanın dört bir yanından gelen meslektaşlarımızla bir araya gelmeyi ve sadece ABD’de değil, tüm dünyada nükleer ticari enerji üretiminde bir rönesans başlatmayı umuyoruz. Böylece, tüm gezegenin enerji ihtiyacını daha iyi karşılayabilir ve nükleer silahların yayılma riskini nasıl azaltabileceğimiz konusunda çok ciddi ve samimi diyaloglar kurabiliriz.
Bu çok önemli bir konu ve tabii ki İran bu konuda ön planda. Başkan Trump ve yönetimi, nükleer silahlı bir İran’ı kesinlikle kabul etmeyecek. Eğer tersi yönde ilerleyip İran hükümetiyle birlikte İran’ın nükleer programını ortadan kaldırabilirsek, bu Orta Doğu’da barış ve refahın yayılmasına yardımcı olabilir. Bence bu, 19 milyon 90 milyon İran vatandaşının yaşam kalitesini büyük ölçüde artıracaktır. Dolayısıyla, gündemimiz barış, yurt içinde refah ve yurt dışında barıştır.”